• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

İslam âleminin geçmişinde ve günümüzde hiç önemini yitirmemiş olan devlet Mısır`dır. Burası, Osmanlı`nın dağılma sürecinde Memet Ali Paşa ile merkezi otoriteye meydan okumuş, İstanbul` a yürüyüşü dış güçlerin yardımıyla ancak durdurulabilmiş; her dönemde siyaset bilim ve kültürün elitlerini yetiştirmiş bir coğrafyadır.

Musa (a)`nın ülkesi, firavunların debdebeli yaşamlarına şahit olmuş, Roma ve Bizans`ın devlet tecrübelerini doya doya yaşamıştır. İslam tarihinde de; halifenin mührünü emelleri için kullanan Mervan Bin Hakem`i söz konusu ederek payitahta yürüyen ve HZ. Osman`ı şehid eden militarist güç, Mısır`dan örgütlenip hareket etmiştir.

İslami hareketlerin 1948 İsrail`in kuruluşuyla palazlandığı, alternatif muhalefet oluşturdukları coğrafyalardan biri belki de ilki, yine Mısır`dır. Osmanlı sonrası, cetvelle şekillendirilen İslam coğrafyasının ilk siyasal karşı oluşumu olan İhvan-ı Müslimin hareketinin merkezi olan Mısır, Hasan el Benna, Seyyit Kutup, Abdulkadir Udeh gibi sembol şahsiyetler yetiştirmiş, bu uğurda çokça şehit vermiştir.

Yerli ve yabancı sömürü odaklarının yaptığı her toplumun mühendisliği Mısır`da; kesinlikle rakipsiz, hele hele İslami muhalefetsiz hiç kalmamıştır. Vel-hasıl toprağı, tarımda ve siyaset alanında hep verimli olmuştur. Tunus`ta Arap Baharı başladığında Mısır kaynamaya başlamıştı bile. Bir farkla; kopacak fırtınayı bizler de Batı`da zaman olarak kestirememiştik. Mısır`daki bahar; babalarının gördüğü, hizaya geldiği korku duvarını yenen özellikle genç neslin yüreğinde canlandı. Onlar bedel verdiler ve vermektedirler… İmanlı yüreklerin ve güçlerine maşallah. Birinci raundu alan Mısır halkı, statükoyu Tahrir Meydanı`na gömdü. Önüne; geçmişte olduğu gibi malumun ilanı olan seçim sandığı getirildi. Ne var ki, artık hilelerinin kendileri için daha büyük bir hezimet getireceğine inanan Batı ve yerli işbirlikçileri ve statükodan kalma kurumları; -bekli de Batı`nın baskısıyla- emaneti ehline yani halka verdiler. Batı baskısı diyoruz çünkü aynı batı, 1979`da İran`da halkı karşısına almakla, İslam âleminde ve özellikle de Körfez`de neler kaybettiğini geç de olsa gördü. Hafife aldıkları “Molla parçaları, İslami bir devrim yapmış ve şer`i bir yönetim de kurabilmişlerdi. Zaten bundan dolayıdır ki Batı, Libya`da diktatörü değil direnişçileri destekledi. Çünkü sahiplendikleri diktatörler, ya kaçıp ülkelerini terk etti ya da halkları tarafından linç edildiler. Böylesi hezimetler; despotlar, özellikle de batı ve yerli işbirlikçileri için acı ama büyük bir tecrübe oldu.

Halklarına rağmen var olan rejim ve diktatörleri kollayıp durduğu bir yerde demokrasiyi, insan haklarını anlatan(?!) Batı, trajikomik duruma düştüğünü çoktan öğrenmiştir. Yani onların deyimine göre artık “game over (oyun bitti). ”  Sandık sonrası hakem kararlarını bekleme senaryolarından da sonuç fiyasko. Çünkü insanın doğasında; “Ben batanları sevmem” arzusu baskındır.  Hz. İbrahim`de haklı olarak batan tanrılara aynısını demişti.

El mi yaman, bey mi? Tabi ki el yamandır. Mısır`dan çok şey bekleyebiliriz. Orası, Firavun`ların yetiştiği ama gark olduğu yerdir. Asay-ı Musa`nın sihirleri yenmesi, batıl ve Batı`dan eğitimli sihirbazların secdeye kapanması an meselesidir. Orası uzak değildir, bizim köyümüzdür, gitmesek de! Genelde ümmet, özelde de Arap halkı oradan çok şey kazanacaktır. Dünya mazlumları da, Filistin`de çokça nemalanacaktır. Çünkü Nil havzası gerçekten verimli ve hayat veriyor. Mısırlı kardeşlerimize de Musa (a)` nın dediğini deriz. ‘`Musa (Firavun`un cellatarının elinde olan) halkına dedi: (Korku devletini oluşturan yapmayacak güçlere karşı) Allah`tan yardım isteyin (hemen pes etmeyin, Tahrir Ruhu`nu diri tutun) muhakkak yeryüzü Allah`ındır. Akibet (zafer)ise muttakilerindir.``

Şerif Emin / doğruhaber.com.tr