• DOLAR 32.515
  • EURO 34.969
  • ALTIN 2435.047
  • ...

Hz Peygamber (sav)`in doğduğu aya, Kutlu Ay; haftaya, Kutlu Hafta;  güne, Kutlu Gün deme geleneği yayılmıştır, yayılmaktadır. Bu vesile ile gelin ‘Pençe-i Al-i Aba`ya! Sonsuz selat ve selam Muhammed Mustafa`ya (sav)! Lütfen bibexşînin (bağışlayın);  naçizane intizarım ümmet-i bi-vefa, mektubum şudur, Resul-i Pür-Cefa`ya:

Hoş geldin ya Muhammed;  Ey Roniya Ça`van (gözlerin nuru)! Hoş geldin ey Yaratan`ın Habibi; ey yerin göğün, arş-ı alanın sahibinin elçisi, gönüllerin tabibi! Dünya senin bereketinle şenlendi; hayvanlar berekete kandı, dışlanan çöllerde, medeniyetleri sınıfta bırakacak medeniyetin lambası yandı. Mustaz`af, mazlum Bilal, ezan vaktine uyandı: ‘Heyyealel selah/ heyyealel felah` çağrın duyuldu. Ki, ben-i âdem, fani olana secdeden kurtulup Baki`ye secde edip izzetin zirvesine şahlandı; aynı kardeşim Bilal, (Ebu) Cahil efendilerinin adil efendiliğine davrandı. İşte tam da o andı… Ama insan maalesef yine aldandı; yapılan inkâr ve zulüm, Medine`ye Hicret` e kadar dayandı. Aynen de o yolda Nur Dağ`ındaki mağara,  ‘Hakk`ın nurunu nefesleriyle söndürmek isteyen`  mağrur timlere karşı;  ‘güvercin yuvası, örümcek ağı` zırhı ile kapandı. Hasbunallah, en güçlü iman avcılarına karşı, en güçsüz askerler; güvercin yuvasını, örümcek ağını örmüş. Nur Dağı da böylesini görmemiş; akrepler, hak-i  pay için ziyarete gelmiş ve nihayet zulmün ordusu Bedir kuyularında zir u zeber olmuş…

Ya Hebib-i Huda, mazur değiliz özre geldik. Dilim varmıyor demeye ama sen Hindi, Vahşi`yi affetmiştin ama Vahşi`nin ‘çok da gözükmemesini rica` etmiştin. Hak etsek de bunu yapma bize nolur! Cürümümüz ile geldik sana!  Hamza`nın katilleri müşrikti amma bizler de, emanet ettiğin  ‘Al-i Beytini, Pençe-i Al-i Aba`nın son halkasını, Cennetteki reyhanlarını, cennet gençlerinin seyidini`  ey Canların Canı; yani Hüseyn`ini Kerbela`da Yezid`in sırtlanlarının insafına terk ettik; koruyamadık. İş, ötesine de geçti; hilafet mirası, saltanata çevrildi. Kur`an ortada amma, te`villerle dininin yorumu değiştirildi. Ümmet, şimdi Ümeyyeoğulları`nın sillesinin mağdurudur. Siyaset mafyasının mühendisleri, tarihi her gün yeniden yazıyorlar. Azazil`in ilhamıyla, Batıl, hakla nişanlandırılmış; iş, “Allah`ın nuruyla bakan –azınlık- Muvahhidan`ın ferasetine kalmış…!  

Ey Nebi, günümüzün despotları daha zorlu ve daha eğitimli. Düşman artık Bedir`dekine benzemiyor ey Ruh u Can; İlahi Anayasa olan Kur`an  da, Sıffin`dakine hiç benzemiyor. O, en güzel kumaş ve gümüşten kılıflar içinde ama çok derinde, kutsanmış uğrak olmayan evin en mutena yerinde veya sur gibi duvarların yüksekliğindedir. Gözümüz gibi bakarız Ona içeriğini bilmeden, rengini dahi görmeden. 

Ey Resul, küfür hala tek milletir. Tüm tefrikalarına rağmen NATO`da, BM, IMF`de hilafet oluşturuyorlar. Barış ve demokrasi ile ülkeler işgal eder; terörist, fanatik, fundamentalist diye adlandırıp çocuk, kadın ve masumları katlederek; dönüp oluşturdukları dehşet ve vahşet manzaralarını görüntüleyen foto muhabirlerine birincilik ödülü verirler ey iki kurbanın oğlu!

Alkışladığımız, kınadığımız kimlerdir? Neler oluyor gecenin ikisinde, üçünde! Mü`minler, şu anda Uhud yenilgisinin şokunda. ‘Hamza vuruldu!` bağırtıları. ‘Muhammed`i vurdum!` diyor ağzı, soyu kuruyasıca! Ey Sevgili  denge, düzen kalmadı; Vurulmak an meselesi... Umurumda değil amma yetmez. Nereye koşsam, kime sorsam; başımı hangi taşa vursam? Vurulup dirilsem, tekrar vurulup tekrar dirilsem..! Ah ne güzel âşık olmak. Çöllerde Mecnun, Leyla`ya vurulmak.  ‘Velleyli iza yeğşa/ örttüğü zaman geceye yemin olsun!`  Uhrevi ve dünyevi kavramların harb meydanında kalemim kılıç olmuş; dağılmış saflarımızın ta ötelerine yönelmiş düşmanın ağır silahlarının bombardımanını görüyorum. Küfür ve zulmün silahşör ve kalemşörleri hep orayı vuruyor. Kolay değil ey Resul; elim, ayağım bağlı; sağım solum hep vurulanlar! Paraya, kadına, sevgiye, korkuya vurulanların mahşeri kalabalığında yürürken; göğsünden, alnından ve sırtından vurulanların inlemeleri vuruyor beni ey Muhacirin önderi… Tam da o anda ben de vuruluyorum nefsin ve kalbin oklarıyla! Aşkının mecnunuyum, inan ey ‘rüyası doğrulanan yakın bir fethin (Mekke`nin)` sahibi!  Vel Asr; çeşit çeşit ağladım ancak en içten gözyaşlarımı Hüda şahid, seccademe vurdum. Belki de bunun hatırına Kâinat Sultanının inayetiyle, karanlığın kalleş sahipleri, aklımı çelmekteyken ayıldım. Görüyorum, dünyamdaki mutlu azınlığın tüm kınadıkları bana benziyor. Koşup varmalıyım, hedef alınan o, ne uzak ne yakın saflarımıza. “Biliyorum, Resulün Yarenleri yolda, Peygamber sevdalıları revan oldu. Tebük seferi zorludur. Ebu Zer olmasam da bir ‘güvercin yuvası, bir örümcek ağı` olmalı veya bulmalıyım.

Ey yar-i can, Hatemul Enbiya oldun! Âdem`den beri gelen vahiy sağanağının en son sayfasına mühür oldun. Kur`an, tüm vahiyleri, sen ise tüm elçileri sırtladın. “Üzerimize tamamlanan dinin” sancağını Kâbe`ye dikip Veda Haccı`nda  "Dikkat ediniz, Cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır. Ayağımın altındadır...` tembihini zinhar vurgulamıştın. Senin döneminde ayağa düşen neler başımıza kalkmadı ki..! Anlatmaya yüzüm tutmuyor, dilim varmıyor ey yetim büyüyen  elçi!

Daha çok şeyler olmuş ya Mustafa. Haddimi aştım, hep olumsuzları konuştum, karamsar oldum. Kusura bakma ey yetim büyümüş ‘garip gelen ve garip gidecek dinin` Peygamberi! Yolunun âşıklarını, kışlardan sonra gelen baharları aktaramadım daha. Gururumuz olan, sahneler de vardır. Felsefe`nin kararttığı kültür dünyamızda; yüzlerce tefsir, binlerce siyer ve Nehcü`l Belağa vardır. Hilafet ve meşrutiyet yoksa da uğrunda feda olmuş ve olacak milyonlar vardır; dünyayı parselleyen MOSSAD, CIA gibi terör örgütlerini, senin aşkınla bakarak bunaltan hatta aciz bırakan masum yürekler vardır. Seküler nümayiş meydanlarına menfaatle gelen yüzlere-binlere karşılık; Muhammed`in aşkının meydanlarına gönüllü gelen milyonlar vardır. Taşraların yönettiği merkezi yerler; varoş çocuklarının ders verdiği elitler vardır. Bir bodurun gölgesine sığınan Bilal`in hakkı haykırdığı dolu meydanlar, sesi duyulan basın-yayınlar vardır. İslam coğrafyasında bulutlar dolu dolu geliyor, şimşekler çakıyor, bahar şenlikleri başladı Acem`de, Asya`da, Arap`da, Turan`da, Selahaddin`in topraklarında nefesini ensemizde hissettiğimiz yaklaşmış, bahar üstüne baharlarımız vardır. Sana Allah`ın selat ve selamı ey Ahmed-i Muhtar, sen de bizim için Rabb`inden iste duan makbuldür…

Rabbim, hak üzere bildiklerimizle amel etmeyi bilmediklerimizi de öğrenmeyi nasip eylesin. Şehadet ederim ki Muhammed Allah`ın Resulüdür(sav).

Şerif EMİN / doğruhaber