• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Şu dünya hayatı bir imtihandır. İmtihan insanı geliştirmek, onun varlığındaki kabiliyetleri ortaya çıkarmak içindir. Yoksa Allah Teala’nın kimseyi cezalandırıp kahretme gibi bir maksadı olamaz. İmtihan elbette ki kolay olmayacaktır. Bir tohum ve çekirdeğin özünde saklı olanı ortaya çıkarıp ağaç olabilmesi için toprağa atılmayı, başına kar ve yağmurun yağmasını kabul etmeyi kabullenmesi gerekir. Hayır, ben ambarda kalmak istiyorum diyen bir tohumun akıbeti ya çürümek veya da fareye yem olmaktır.

İnsanlar bazı zorluklarla sınanırlar. Bu sınanmanın hayır değil, sade şer olduğunu düşünmek tamamen yanlıştır. Allah kullarına hayır ve kolaylığı diler elbette. İnsan çoğu kez mevcut bazı olaylara karşı önlem ve tedbirini almadığı için şer sonuçları ortaya çıkar. Yani insandır o şerlerin ortaya çıkmasına sebep. İnsana ulaşan hayır Allah’tan, şer ise kendindendir.

Deprem jeolojik bir olaydır ve yerküreyi oluşturan sistemin doğal bir parçasıdır. Bizler bu olaya karşı tedbir almadığımız için zarar görüyoruz.

Nice şer bildiğimiz olayların sonuç itibariyle hayır olduğunu anlatan birçok tecrübe ve kıssa var. İşte onlardan bir tanesi:

“Bir gün okyanusta yol alan bir gemi kaza geçirerek battı.

Gemiden sağ kurtulan adamı, dalgalar küçük, ıssız bir adaya kadar sürükledi.

Adam ilk günler kendisini kurtarması için Allah'a yakardı ve yardım bulurum umuduyla ufka baktı. Ama ne gelen oldu ne giden…

Daha sonra rüzgardan, yağmurdan ve zararlı hayvanlardan korunmak için ağaç dallarından ve yapraklardan bir kulübe yaptı.

Sahilde bulduğu, gemiden arta kalan konserve, pusula gibi eşyaları bu kulübeye koydu.

Günler hep aynı şekilde geçiyordu.

Balık avlıyor, pişirip yiyor ve ufku gözlüyor, kendisini kurtarması için Allah'a dua ediyordu.

Bir gün tatlı su getirmek için yürüyüşe çıkmıştı, geri döndüğünde kulübesinin alevler içinde yandığını gördü.

Duman, göğe yükseliyordu.

Başına gelebilecek en kötü şeydi bu.

Keder ve öfke içinde donakaldı.

Şimdi bu ıssız adada, başını sokabileceği bir kulübe bile kalmamıştı.

"Allah'ım, bunu bana nasıl yapabildin?" diye feryat etti.

O geceyi keder ve üzüntü içinde geçirdi.

O kadar dua ettiği halde, başına bu olay geldiği için sitemler etti.

Ertesi sabah erken saatlerde, adaya yaklaşmakta olan bir geminin düdük sesiyle uyandı!

Bitkin adam kendisini kurtaranlara sordu; "Benim burada olduğumu nasıl anladınız?"

Cevap onu hem şaşırttı hem de utandırdı: "Dumanla verdiğiniz işareti gördük!"

Canımızı sıkan, göz yaşlarımızı inci gibi döküveren olaylar sessiz bir kurtuluş çağrısı, bir mutluluk davetiyesi belki de…

"Sevmediğiniz bir şey sizin için iyi ve sevdiğiniz bir şey de sizin için kötü olabilir. Siz bilmeseniz de ALLAH bilir".  (Bakara,216)

Geçen hafta memleketimizde yaşanan deprem olayı aslında bizim bu olaya karşı duyarsız ve tedbirsiz olduğumuzu ortaya koyuyor, başka değil. Her zaman tekrarlanıp duran bu hadiseyi anlamamak, görmezden gelmek bizi bu derecede yıkım ve üzüntüye sevk etti. Dileğimiz o ki, rabbim bu acıdan ders almayı bize öğretsin. Bir daha böyle bir felaketi yaşamamak için tedbir alıp hazırlıklı olmayı nasip etsin. Bu feci olayda hayatını kaybeden kardeşlerimize rahmet, yakınlarına da sabır ihsan eylesin Rabbim.