• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

  Kur’an’ı okumaktan maksat onu anlamak ve hayatımıza uygulamaktır. Kur’an eğitimine bu zaviyeden bakmak son derece önemlidir. Okumaktan öteye varmamış bir çalışmanın pratik hiçbir faydası olmadığı gibi ilâhi katta bir değerinin olmayacağı da muhakkaktır. Bir toplumun Müslümanlığının değeri, o toplumda Kur’an’ın anlaşılması ve uygulanmasına bağlıdır. Kur’an’ı sadece okunan bir kitap olmaktan çıkarmak bence yapılacak çalışmanın ana hedefi olmalıdır. Hafız ve kurra yetiştirmek elbette küçümsenecek bir çaba değildir. Ancak başlanan bu tür çalışmaların Kur’an’ın anlaşılmasıyla tamamlanmaması halinde, uzun emekler verilerek ortaya konmuş bu çalışmalar, harcanan onca emekler müsbet bir sonuç vermez. İlgili her şahıs ve kurumun Kur’an eğitiminde bunu nazara alması ve bu nokta üzerinde yoğunlaşması gerekir

   Bu ülkede, değil Kur’an’ın anlaşılıp yaşanması, lafzının öğrenilmesinin, okunmasının dahi suç sayıldığı bir dönem yaşadık. Şimdi biz yaşadığımız bu zamanı o dönemle kıyaslayıp şu an çok iyi durumda olduğumuzu söylersek yanılırız. Zira şartlar değişmiş bulunmaktadır. Dünün o zor şartlarında Kur’an kıraatinden öteye gidemeyen o çalışma yeterli olabilir veya ondan ötesine geçememiş Müslümanlar mazur görülebilir. Ama bugün durum çok daha farklı. Dünün çocuğu, biraz Kur’an okumak veya dinlemekle hayatını dindar bir tarzda geçirebilirdi. Ama bugün öyle mi? Bugün hakiki bir İslami hayat için bilinmesi, öğretilmesi gerekenler çok çok fazladır. Çünkü ortam dünkünden çok farklı ve de tehlikeli, sinsi bir şekle bürünmüştür.

   Kur’an’ı, çağa vermesi gereken mesaj açısından ele almanın önemini Bediüzzaman (ra) gibi bir alimimiz çok iyi fark etti ve bütün mesaisini o alana çevirdi. Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması konularına yoğunlaştı. Çünkü okumaktan ibaret bir çalışma bir sonuca ulaştırmayacağı gibi, Kur’an ve iman düşmanlarına karşı sürdürülen mücadelede de fazla etkili olamazdı. Kur’an, anlaşılmadan, yaşanmadan yapılmış bir okumayı ilginç bir benzetmeyle dikkatlerimize sunar: “Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez”. (Cuma,5)

  Acizane bu yaz tatilinde görevli muhterem imam arkadaşlarıma bir iki şey hatırlatmak istiyorum: Değerli kardeşlerim, elimizdeki mevcut maddi kaynakların, zaman konusunun sınırlı olduğu malumdur; ama bu bizim aşk ve şevkimizi kırmasın. Camimizi ve orada icra ettiğimiz eğitim için gereken alet ve edevatı zenginleştirmek için kaynak bulabiliriz. Bundan daha öncelikli ve önemli olan ise camimize gelen çocuğu tanımak, hasseten ona adıyla hitab etmeyi ve ailesiyle iletişime geçmeyi ihmal etmemektir. Nihai planımız bize gelmiş öğrenciyi belli bir vakit ve dönem için değil, her gün için camiye sürekli uğramasını sağlayacak bir gönül eğitimi sunmaktır. Kısa dönem için cami dersine katılmış çocuk, yakın bir ilgi ve alaka ile camimizin müdavimi olabilir. Bunu gerçekleştirmenin tek yolu onun o masum kalbine hitap etmektir. Kur’an eğitimi için bize gelen çocuğu Allah’ın bir ihsanı saymalı ve onu çok iyi karşılayıp eğiterek bu nimetin şükrünü eda etme çabası içinde olmalıyız. Şayet bunu başarırsak, hadiste zikredilen o en hayırlı insan olabiliriz: “Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fezailül Kur’an 21)

   Rabbim en hayırlı iş olan Kur’an eğitiminde bizlere en uygun usul ile çalışma yapmayı, melek misal çocuklarımızı fıtrat üzere eğiterek onlara yararlı olmayı nasib etsin. Kurban Bayramınız mübarek olsun.