• DOLAR 32.571
  • EURO 35.039
  • ALTIN 2428.002
  • ...

Günümüzdeki din eğitimi ve bu eğitimi veren kişilerde önemli bazı eksiklerinin olduğunu kimse inkar edemez.  Özellikle memleketimizdeki ilahiyatçı kısmının halk ile iletişimi sorunlarla doludur. Az istisnalar olsa bile medyatik bazı hocaların halk ile iletişimleri, değindikleri konular ve yaklaşım metotlarında önemli bazı   sıkıntılar var maalesef. Hz Mevlana  asırlar önce bu önemli konu üzerinde çok durmuş. İşte Mesnevideki ‘Musa ve Çoban Hikayesi’ işin özetini vermesi açısından önemlidir. Biz de bu yazımızda bu kurgu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedik.

Hz Musa, bir gün bir başına dağları dolanırken, uzakta yoksul ve yalnız bir çoban gördü. Çoban dizüstü çökmüş, ellerini semaya açıp dua etmekteydi. Bu durum Hz. Musa’nın çok hoşuna gitti, ama yaklaşıp da çobanın duasını duyunca şaşırdı.

Çoban, Rabb’ine şöyle yalvarıyordu:

“Kurban olduğum Allah‘ım. Seni ne kadar severim, bir bilsen. Ne istersen yaparım, yeter ki Sen iste. Sürüdeki en yağlı koyunu kes desen, gözümü kırpmadan keserim Sen’in için. Koyun kavurması güzeldir Allah’ım, kuyruk yağını da alır pilavına katarsın, tadından yenmez olur.”

Hz. Musa duaya kulak kabartarak çobana yaklaştı.

Çoban, “Duasına” devam ediyordu:

“Yeter ki Sen dile, ayaklarını yıkarım. Kulaklarını temizler, bitlerini ayıklarım. Ne kadar çok severim ben Sen’i. Sana çok hayranım.”

Duydukları karşısında Hz. Musa öfkeden küplere bindi, bağıra çağıra kesti çobanın duasını:

Hz. Musa:

“Sus, seni cahil adam! Ne yaptığını sanırsın? Allah pilav yer mi? Allah’ın ayakları mı var yıkayasın? Böyle dua olur mu? Külliyen günaha giriyorsun. Derhal tövbe et!”

Çoban, Hz. Musa’dan azarı işitince kulaklarına kadar kızardı, utancından yerin dibine girdi. Bir daha böyle kendi kafasına göre dua etmeyeceğine gözyaşları içinde yeminler etti.

Hz. Musa o gece bir ses işitti, seslenen Rabbi idi:

“Ey Musa! Sen bugün ne yaptın? Sen ayırmaya mı geldin buluşturmaya mı? Şu garip çobanı azarladın. Onun bana ne kadar yakın olduğunu anlayamadın. Ağzından çıkan lafı bilmese de, O çoban inancında samimi idi. kalbi temiz, niyeti halisti.

Biz kelimelere bakmayız, Niyete bakarız! Kelamlara bakacak olsak yeryüzünde insan kalmazdı!

Biz çobandan razıydık. Başkasına medih olan söz sana zemdir. Ona bal olan sana zehirdir. Sen işittiklerini inkar ve küfür saydın ama bilsen ki bir kabahati varsa bile, ne tatlı kabahattir onunki”

Musa (as) hatasını anladı ertesi gün çobanın yanına gitti çoban duaya durmuştu yine, Ama dünkü heyecanından, samimiyetinden eser yoktu. Öğretildiği gibi yakarmaya gayret gösterdiğinden, aman bir yanlış laf etmeyeyim diye takılıyor, kekeliyor, terliyordu.

Hz. Musa, çobana ettiğinden pişman olup sırtını okşadı ve dedi ki:

” Ey dost, ben hatalıyım, ne olur affet.”

Not: İslam ümmeti yiğit bir evladını kaybetti. Mehmet Yavuz kardeşimize hakka yürüdü. Mevla onu Firdevs’ine alsın.