• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Seçim yaklaştıkça siyaset de ısınmaya başladı. Zaten neredeyse cumhuriyet tarihinin en renkli siyasi atmosferini yaşadığımız bu dönemde seçime yönelik stratejiler, pazarlıklar, açıklamalar, ziyaret trafiği de akıl almaz bir renk cümbüşüne döndü. İttifaklar arası kavga, masa başı mühendisliklerle sürerken toplumsal mühendislikler de bu süreçte iyiden iyiye hızlandı. Bütün bu gürültü patırtının salt seçim stratejisi olmadığı da aşikar. Siyaset kurumunda ciddi değişimlere namzet olan bu hareketlilik, toplumsal anlamda da büyük değişimlere neden olacak gibi görünüyor. Bütün bunların yanında  “Devlet” mefhumunda hem mantalite hem kurumsal yapılanma ve sistem anlamında bir konumlanmanın, bir dönüşümün olacağını tahmin etmek de zor olmayacaktır.

Var olan hareketlilik, değişim ve dönüşümün görünen ve okunabilen kısımlarının yanında bir de dikkatleri çekmeyen, sessiz ama büyük ve derin dönüşümler de yaşanmaktadır memlekette. Çözüm sürecinin çoklu konsorsiyum tarafından başarısızlıkla bitirilmesinin sonuçlarından bir tanesi olarak Kürt mahallesinin kötü adamı haline getirilen Erdoğan karşıtlığında HDP ile CHP arasında çok boyutlu bir ittifak hayata geçirildi. Aslında iki tarafın rızasının çok da aranmadığı bu yeni birliktelik, yüz yıllık projenin bir nevi final vuruşu olmaya aday bir birlikteliktir.

Neredeyse yüz yıldan beri Kürt mahallesine bir türlü açılamayan CHP, son ittifak ile HDP’nin bütün imkanlarını seferber ederek sahayı açması ile bu alanlara da yayılmaya başladı. Bir önceki yerel seçimler ile başlayan ve Kürt seçmenin desteği ile neredeyse bütün büyükşehir belediyelerinin alınması gibi bir sonuç getiren bu birliktelik, tuhaf bir şekilde aslında Kürtlerin CHP ile barıştırılmasına, Kemalizm’in bu mahallede de meşrulaştırılmasına hizmet etmeye başladı. Demirtaş’ın “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sloganı üzerinden büyük bir öfke devşiren iktidar cenahı, farkında olmadan Kürt mahallesine karşı konumlanmış, sahayı tamamen CHP’ye terk ederek onlara büyük bir katkıda bulunmuş oldu. Bunun faturasını da büyük bedeller ödeyerek ve büyük mevziler kaybederek ödemiştir.

İktidar nimetleri ile tanışan ve sahip olduğu sistem karşıtlığı anlayışını bir kenara bırakan mütedeyyin kesimlerin mevzilerini terk etmelerinin üzerinden zaten yıllar geçti. Laik, Kemalist, Batıcı mantaliteye karşı yüz yıldan beri bir duruş ortaya koyan İslami kesimler bu şekilde tehdit olmaktan çıkmıştı zaten. Kürt toplumunun da CHP üzerinden kendi celladına aşık ettirilmesi sürecini yaşadığımız son mühendisliğin nasıl neticeleneceğini hep birlikte göreceğiz.

Pandemi süreci ile birlikte yaşanan ekonomik krizin sonuçları üzerinden bir değerlendirme yaptığımızda yine çok kötü bir mühendisliğin izlerini görmek zor olmayacaktır. Emek ile üretimin pabucunun dama atıldığı, paradan para kazanmanın albenili hale getirildiği, kriz ile mücadele adı altında dağıtılan kredilerle toplumun kahir ekseriyetinin de faizli bankacılık sistemine dâhil edildiğini göreceğiz.

Şöyle son yıllarda yaşadıklarımıza dönüp baktığımızda toplumumuzda ne kadar çok sabitenin yok olduğunu, ne sağlam surların yıkıldığını hep birlikte göreceğiz. İktidar ile muhalefet partilerinin bir birine karşıtlık üzerinden konumlanmaları ile yürüyen süreç, Cumhuriyetin yüz yılının tamamlanacağı 2023 yılının sonrasını mı inşa ediyorlar, diye sormadan da edemiyor insan.