• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Türkiye 24 Haziran seçimleri sonrasında malum yeni sisteme geçti. Her yönetim sisteminin kendisine göre artıları, eksileri olur muhakkak. Yeni sistemin de böyle yönleri vardır elbet.

Başkanlık sisteminin en önemli özelliği, hızlı olması, kararların seri alınabilmesi, sorgulanmasının zor olmasıdır. Bu durum, zaman zaman meselelerin toplumsal anlamda yeteri kadar tartışılmadan hemen icraata dökülmesi gibi durumlar doğurabilmektedir. Düşünün, akşam görüşülüp dar bir alanda tartışılan bir mesele, sabaha bir kanuna dönüşebilmektedir.

Yani bu sistemde denetleme, ciddi bir sorgulama mekanizması ve otokontrolün zaafa uğrama olasılığı yüksektir.

Türkiye`nin çok ciddi iç ve dış sorunları vardır. Bunlar bir asırdır ötelenip durmaktadır. Her öteleme, sorunları daha fazla derinleştirip içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Ayrıca süreç içerisinde kendini muktedir sanan ve her şeyi çözebileceğini düşünen bazı parti, şahıs veya ekipler, büyük yanlışlar yaparak o müzmin sorunlara çok tehlikeli dokunuşlar yaptılar. Bu tür tehlikeli girişimler hepimizin sırtına çok ağır yükler bindirmekle kalmayarak ayrıca büyük acılar yaşattırdılar.

Tam bu noktada hem tavizsiz bir denetleme görevini icra edecek hem de popülistlik ile ürkekliğin çok ötesinde, tüm sorunları gündemde tutup doğru çözüm yollarını toplumun önüne koyabilecek bir muhalefetin varlığı büyük önem kazanmaktadır.

Sorunların çözülebilmesi, iktidarın güç zehirlenmesi yaşamaması, adaletsizlik, haksızlık ve hukuksuzlukların önüne geçebilmek için bu durum bir zarurettir. 

Bu husus, iktidarlar veya başkanlar için bir samimiyet testidir. Amacı gerçekten adaletin ikamesi olan hiç bir iktidar, böyle yapıcı muhalefetten rahatsız olmaz. Hakiki liderlikler, ne yapıp edip sağlıklı bir muhalefet mekanizmasını mutlaka kurarlar.

Ancak bizim bu yöndeki karnemiz pek iyi değildir maalesef. Muhalefetler, doğru veya yanlış yaptığına bakmaksızın iktidarları yıkmaya çalıştı genelde. İktidarlar da doğru veya yanlış söylediklerine bakmadan muhalefetleri hep dış uzantılı olarak gördü. Dolayısıyla bugüne kadar genel anlamda bir kirli siyaset geleneğimiz gelişti. Kısır döngü belki de bundan dolayıdır.

Bugün İktidar da muhalefet de Türkiye`nin kadim sorunlarını çözmeyi siyasetlerinin merkezinden çıkarmış bulunmaktadır. Bırakın sorunların çözülmesini, en önemlilerinin varlığını dahi inkar etmeye başladık. Anayasanın değiştirilmesine olan acil ihtiyaç bunlardan sadece bir tanesidir. Devletin bekâsının ırkçılık, ret ve inkar politikalarının üzerine ikame edilmeye çalışılması çok büyük bir handikaba dönüşmüştür. Bir taraftan FETÖ ve 28 Şubatçılarla mücadele ederken diğer taraftan bunların oluşturduğu devlet geleneğini ve devlet hafızasını ikame etmek için büyük bir özveri ortaya koyuyoruz. Tüketime, ithalata, faize ve dışa bağımlı hale getirilen ekonomi artık devletin bekasını tehdit etmektedir. Manevi öz değerlerimize çetin bir savaş açmış bulunmaktayız.

Uzun yıllar ve büyük bedellerin ardından bu noktaya dönülmüş olması, çok acıdır. Bu kadar devasa sorun varken, muhalefetin kırıntılarla uğraşması trajikomik bir durumdur.

HÜDA PAR 'a ve onun siyaset geleneğine bugün büyük bir ihtiyaç vardır. Tüm bu sorunları belki de siyasi ikbalini tehlikeye atarak yüksek perdeden dile getiren ve köklü çözüm önerilerini ortaya koyan tek muhalefet partisidir. Şiddetli blokajlar, bu partinin umut haline gelmesine mani olamamıştır. Cesur, cesur olduğu kadar da yapıcı ve müspet siyaset denilince artık akla HÜDA PAR gelmektedir.

Toplumumuz, HÜDA PAR'a olan büyük ihtiyacı görerek Türkiye`nin her köşesinden oy vermiş ve sahip çıkmıştır. Kardeşliğin, adaletin, insanlığın, manevi değerlerin membaı, istikbalin sahibi inşaallah HÜDA PAR olacaktır.