• DOLAR 32.596
  • EURO 34.859
  • ALTIN 2494.934
  • ...

Türkiye, iç ve dış siyasette belki de tarihinin en akim, en çaresiz ve de en alternatifsiz dönemini yaşıyor. Kabul edenimiz olur, etmeyenimiz olur. Ancak bu, hakikati değiştirmez. Türkiye`nin en önemli sorunu nedir sorusuna farklı farklı cevaplar alır anketçiler. Bunlardan bir tanesi de Kürt meselesidir. Bazen alt sıralarda, bazen üst sıralarda. Ancak bir hakikatin altını çizmek elzem olmuştur artık. Bu gün Türkiye`de en önemli, en acil, en kısa zamanda mutlak surette çözüme kavuşturulması gereken tek sorun, Kürt meselesidir.

“Abartıyorsunuz” diyenleriniz olur. “Siz de Kürt milliyetçiler gibi dönüp dolaşıp aynı konuyu işliyorsunuz”, diyenleriniz de olur. Bunları duyar gibiyim. Kendinize göre haklısınız belki. Ancak ben de haklıyım. Zira Kürt meselesi bu gün Türkiye`yi hem içerde hem dışarıda mahkum etmiş, ellerini kollarını bağlamış, olması gereken şekliyle çözülemediği için Türkiye`yi de çözümsüzlüğe mahkum etmiştir. Siyasette mahkum olan bir ülkenin bekası her zaman tehlike altındadır.

Bugün bu meseledeki kısır döngü ve akamet, Türkiye`nin bekasını tehdit etme noktasına gelmiştir. İddia edilenin aksine, bu meselenin çözülmesi ve tam esaslı bir kardeşliğin tesisi Türkiye`nin bekasını tehdit etmiyor. Bilakis; bu meselede içeriden ve dışarıdan dayatılan çözümsüzlük, Türkiye`yi bitirme noktasına getirmiştir.

Ve yine ben iddia ediyorum ki bugün bu meseledeki çözümsüzlük, ümmeti ve bu coğrafyanın tamamını tehdit edecek potansiyele varmıştır. Bizim halen basiretsizliği tercih etmemiz ve tehlikenin büyüklüğünü görmemede inat etmemiz anlaşılır gibi değildir. Yüz yıl öncesinden, Syces- Picot`larda, Lozanlarda Kürt meselesinin dört parçada emperyalizm tarafından çözümsüzlüğe mahkum edilmesinin nedenini biz bu gün daha iyi anlıyoruz. Tüm bu bölge, bu tür etnik çözümsüzlükler nedeniyle terör ve anarşiye mahkum edilmiştir. Sınırların istendiği zaman ve zeminde yeniden çizilmesinin veya değiştirilmesinin alt yapısı her zaman hazırda tutulmaktadır.

Bu gün artık bunları görebilmemiz lazımdır.  Bunu görüp bu makus kaderi bozmanın da bir yolunu mutlaka bulmamız lazımdır.

Bu meselenin Türkiye`yi içerde ve dışarıda mahkum etmesinin nedenine gelince; Kürt meselesi her zaman Türkiye`nin yumuşak karnı olarak tutuldu. Türkiye, kendi çözümsüzlüğünün farkında olduğu için, devamlı bölünme paranoyasına mahkum kaldı. Emperyalizm, Kürt meselesini her zaman sopa olarak Türkiye`ye karşı kullanmış, kullanmaya da devam etmektedir.

Bu gün iç ve dış politikanın ana ekseni bu meseleye endekslenmiştir. Tüm komşularımızla ilişkilerimiz, onların Kürt meselesine yaklaşım tarzına veya PKK`ye bakış açısına göre belirlenmektedir. Avrupa ile ilişkilerimiz Kürt meselesi temelinden devam etmektedir. Avrupa ile ilişkilerin kopma noktasına gelmesinin de önemli sebeplerinden biri budur. Rusya ile ilişkilerin temel mihverinde yine bu mesele vardır. İsrail ile son yıllarda yaşanan sorunlar artıyorsa, bu da onların Kürt meselesine ilgilerinin artmasından dolayıdır.

İran ve Irak ile yıllardan beri yaşanan sorunlar, bir anda Kürt meselesi ortak paydasında bitti. İran ve Irak ilişkilerinde gelinen bu nokta bariz olarak ortaya koydu ki Türkiye`nin dost-düşman konsepti, açık bir şekilde Kürt meselesine oturtulmuştur.

Bu yumuşak karnımız nedeniyle dış politikada, saydığımız tüm bu ülkelerle ilişkilerde bizim dar bir hareket alanımız vardır. Alternatiflerimiz olmadığı için birçok meselede izleyeceğimiz politika önceden bellidir. Özgün politikalar geliştirmemiz mümkün değildir. Bu coğrafyada genel politikalar yapan emperyalizm, Türkiye`yi Kürt meselesini kaşıyarak istediği noktaya getirmekte hiç zorlanmamaktadır. Teşbihte hata olmayacaksa eğer bu joker, Türkiye`ye karşı bütün ülkelerin elinde her zaman vardır. FETÖ meselesi dahi bundan bağımsız değildir. FETÖ de yıllarca bu meseleyi kullanarak, PKK/HDP ile işbirlikleri yaparak çok büyük stratejiler geliştirmeyi başarmıştır.

Herkes bu mesele üzerinden bizi vurmaya başlamışsa eğer, kalemimizin çoktan kırıldığını anlamamız gerekir. Bu noktada durup düşünüp bu ıztırarı/mecburiyeti bozmanın zamanının geldiğini görmemiz lazım. Bu hal nedeniyle gelişme, ilerleme, özgün olma, edilgenlikten kurtulmanın yolu tıkalıdır. Yapılacak tek şey var.

Milliyetçilerimizin, ırkçılarımızın, agresiflerimizin ve at bakışlılarımızın da bunu anlamaktan başka seçenekleri yoktur. Bu korkuyu yenmemiz lazımdır. Kendi hatamız, adaletsizliğimiz ve düştüğümüz tongayı görmemiz gerekir. Kürt meselesini kurtların, çakalların inisiyatifine bırakmadan kendimiz çözmeliyiz. Mevzuatımızdan başlamalı, kardeşliği bütün boyutları ile tesis etmeli ve etnisiteyi literatürümüzden çıkarmalıyız.

Bunu yaparsak bütün yerel ve uluslararası oyunları, tezgâhları, tuzakları, dayatmaları, mahkumiyetleri boşa çıkarır, tam bağımsız ve özgün bir ülke haline geliriz.