• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Türkiye’de ilginç bir seçim süreci yaşanıyor.

Seçimin üzerinden bir haftadan fazla bir zaman geçmesine rağmen, başta İstanbul olmak üzere bazı yerlerde durum netleşmedi.

Taraflar kazandım dese de YSK kazananı ortaya koymayıncaya kadar seçimin kazananı belli olmayacak. Bu süreç kolay yaşanmıyor.

Delinin biri bir kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış, deniyor. Burada ise binlerce delinin sandık oyunları, manipülasyonlar ve dezenformasyonlarla bir kuyuya attıkları taşları, birkaç akıllının çıkarması lazım. Bunun için de YSK, kazananı ortaya koymak ve açıklamak için oyları yeniden sayıyor.

Saymak da lazım. Yeniden sayımlarla aradaki farkta yaklaşık on beş bin kadar bir oyun kapandığından bahsediliyor.

Bu, az bir rakam değil. Lokal yerlerde yapılan sayım veya geçersiz oyların sayımından, aradaki fark bu kadar kapanıyorsa, bütün oyların sayımı ile tablonun değişme ihtimalinin yüksekliği ortadadır. Bu durum ve ortaya çıkan bazı belgeler ve deliller, seçimde hile yapılmış olduğunu gösteriyor.

Hilenin boyutu ne kadardır, tabi onu biz bilmiyoruz. Bunu ortaya çıkarmak YSK’nın işi. Ak Parti bu noktada haklı olarak sürekli itirazlarda bulunuyor.

Göründüğü ve anlaşıldığı kadarı ile ortada çalınmış, kayıp oylar var. Daha doğru bir ifade ile çalınmak istenen halkın iradesi var. Çünkü her oy bir seçmen iradesidir.

Ak Parti’nin, sandıktan çıkan kayıp oylarının peşine düşmesi en tabi hakkı. Ancak Ak Parti sadece sandıktaki kayıp oylarının peşine düşer de toplumda kaybettiği oyların peşine düşmezse, gerçek manada oyları nerede ve nasıl kaybettiğini bulamayacaktır. Nasreddin Hoca gibi, samanlıkta kaybettiği anahtarı, bahçede aramaya devam edecektir.

Hikayeyi biliyorsunuz: Hoca bir gün kaybettiği anahtarını arıyormuş. Yoldan geçenler hocanın, kaybettiği anahtarını aradığını öğrenince onlar da hocaya katılmış ve onunla birlikte hocanın anahtarını aramaya koyulmuşlar. Aradan saatler geçmiş anahtarlar bulunmayınca, birinin aklına gelmiş ve:

-Hocam, sen anahtarı bahçede kaybettiğinden emin misin? diye sormuş.

Hoca cevap verir:

-Hayır, onu samanlıkta kaybettim.

Adam:

-Peki neden o zaman orada aramıyoruz?

Hoca:

-Çünkü orası karanlık, orada bulamam.

Ak Parti sandıktaki kayıp oyların peşine düştüğü gibi toplumda kaybettiği oyların da muhasebesini yapmalı. Bir kere Ak Parti acemi ve zayıf bir parti değil. Sandık oyunlarını ve seçim hilelerini bilen bir parti. Oyların çalındığı yerlerde sandık görevlileri ve müşahitleri ne yapmışlar, uyumuşlar mı yoksa oyların çalınmasına göz mü yummuşlar? Veya gönülden bu işin içinde mi yer almışlar? Ak Parti, içindeki bu karanlıkları ortaya çıkarmalı.

Bundan daha ötesi ve önemlisi, toplumdaki kayıpların gerçek nedenleri üzerinde durmalı.

Partide ve iktidarda çürümeye neden olan yolsuzluk, haksızlık, rüşvet, adam kayırma, kibir, yozlaşma… ne varsa üzerine gitmeli. Bunu yapmazsa, belki bugün üç beş oy farkla ucu ucuna İstanbul’u tekrar alabilir; ki, alsa da bu saatten sonra toplumun nezdinde şaibeli bir kazanç olacak. Ancak bundan sonra hep kaybedecek.

Toplum haksızlığı, zulmü, kibri sevmediği gibi, Allah da adaletsizlik ve bozgunculuğu sevmez cezalandırır.