• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2498.11
  • ...

Seçtiğim başlık, bana ait değil. 15 Temmuz öncesi “Darbelerin anası Amerika`nın” Thing-Tang kuruluşlarından olan “Stratejik Culture Foundation`dan” Peter Korzun`a ait bir “alıntıdan” ibaret.

15 Temmuz`a aylar kala Amerikalı kıdemli darbe teorisyenlerinden birçoğunun üst üste kaleme aldıkları yazılar ve yayınladıkları raporlar, Türkiye`de yapılacak darbe senaryoları üzerine kuruluydu.

Kurulan darbe senaryolarının en vazgeçilmez “ortak sebepleri” ise gayet tanıdıktı;

“Ekonomik darboğaz… Diktatörlük… Muhaliflerin tasfiyesi… Gazetecilere baskı vs vs…”

ABD merkezli darbeci teorisyenlerin uzun bir isim listesi çıkarılabilir. Ama en kıdemlilerinden birinin Michael RUBİN olduğu hususu şüphe götürmez.

Bu bağlamda Rubin`in Mart-2016`da yayınlanan “Türkiye`de Darbe Olacak mı?” başlıklı yazısı hala zihinlerde!

Yazının girişi bilindik gerekçelere ayrılmıştı: “Ekonomik darboğaz… Piyasalardaki durgunluk… Erdoğan`ın baskıcı uygulamaları vs vs..!”

Rubin darbe olacağından o kadar emindi ki, darbeyle birlikte olacak muhtemel gelişmeleri bile sıralamaktan geri durmamıştı.

* * *

Rubin, darbe olursa diyor ve şunları ekliyordu:

-Kürtler asla daha azına razı edilerek sindirilemeyecek…

-Türk ordusu Erdoğan`ı devirip yakın adamlarını parmakların ardına atacak…

-Bu, darbeyi yapanların yanlarına kâr kalacak…

-Obama yönetimi ‘kınamaktan` öteye gitmeyecek…

-Erdoğan, Mısır`ın devrik lideri Mursi`nin sahip olduğu sempatiyi de oluşturamayacak…

-Hapisteki gazeteciler, akademisyenler çıkarılacak, el konulan gazete ve tv kanallarına hakları iade edilecek…

-Yeni idare Türkiye Kürtleri ile samimi olarak ilgilenecek ve Kürtler de gemideki yerini alacak…  

* * *

Rubin, sıradan bir Amerikalı değil elbette. Dolayısıyla çizdiği “senaryolar” da sıradan senaryolar değil. Uygulanmak üzere senaryolar üretmekle meşhur akımın önemli simge isimlerinden birisidir.

Nitekim Mart ayında deklare ettiği senaryoyu 15 Temmuz`da hep beraber izledik! Ancak 15 Temmuz girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının, Rubin`i ve temsil ettiği akımı durdurmaya yetmediğini belirtmek lazım.

Rubin, darbe başarısızlığını “Erdoğan senaryosu” olarak ilan etmekle kalmadı. Peş peşe yayınladığı senaryolarla yine adından söz ettirmeyi başarmış durumdadır.

Önce tıpkı refiki Henry Berkey gibi “Perinçek, Erdoğan`a suikast düzenleyecek” dedi. Sonra “Perinçek, gölge savunma bakanı gibi” dedi. Ardından “İki kesim arasında çatışma yaşanacak ve Türkiye kan gölüne dönüşecek” şeklinde peş peşe yazılar döşedi.

Son yazısı ise daha da ilginçti. Perinçek`e resmen “Ortaklık” teklifi gibiydi!

* * *

Başlık için seçtiğim alıntı cümlesi, darbeye zemin hazırlayabilecek en önemli süreçlerden biri olan “Ekonomik kriz” çıkarma hedefi üzerine kurulu.

Son zamanlarda “kriz” sinyalleri veren ekonomik gidişat, bu anlamda doğal ekonomik verilerin yol açabileceği bir sonuç değil. Tamamen operasyonel bir sürecin neticesidir ve startı 15 Temmuz`da yaşanan başarısızlıktan hemen sonra verildi. Bu sefer ki ekonomik operasyon, eski denemelere oranla daha kapsamlı görünüyor. Dolar yükselişinin frenlenememesinin en önemli nedeni de bu kapsamlılıktır. Geçmiş denemelerde alternatif yatırımcı ve sermaye akışı sağlanarak operasyonlar dengelenebiliyordu. Gidişata bakılırsa bu kez o alternatiflerin de önü tıkanmış durumda, alternatif sermaye akışı gerçekleştirilemiyor.

Belki de kıdemli darbe senaristleri bu kez “ekonomik krizden” oldukça emin olmalılar ki, son darbe senaryolarında ekonomik unsurları pek fazla dikkate alma gereği duymuyorlar. Bunun son örneği yine Rubin ve ele aldığı yeni “Darbe senaryosu” dur!

Geçen hafta yayınlanan “Türk Ordusunu Kontrol Etme Müsabakası” başlıklı yazısı, alışılanın aksine bu kez “Kötüleşen ekonomi” ile başlamıyordu. Yeni senaryo, 15 Temmuz sonrasında yaşananlarla bağlantılı olarak yine Perinçek grubu üzerine kuruluydu.

Darbe senaryosunu içeren yazı, TSK`ya geri dönüşlere imkân tanıyan KHK düzenlemelerinden hareketle yine ilginç ayrıntılar içeriyordu.

* * *

Kısa kısa alıntılarsak;

-SADAT`ın binlerce emekli ordu mensubu ve İslamcı personeli bulunmakta. Yakında kendilerini resmi olarak NATO`nun en güçlü ikinci ordusunun içinde bulabilirler…

-Yüzlerce destekçisini orduya sızdıran Perinçek, sahne arkasında bir güç olarak yerini aldı bile…

-Gelmekte olan en büyük savaş Erdoğan ve Doğu Perinçek arasında olacak…

Erdoğan`ın SADAT`ın emekli subaylarını orduya yığmaya çalışması kurum içerisinde güç değişimi çabası anlamına geliyor. Bu, Türkiye`de askeri üstünlük sağlamaya yönelik bir satranç oyunu…

-Perinçek`in adamlarının direnmekten ya da yenilgiyi kabullenmekten başka seçeneği yok. Direnmek demek şiddet ya da muhtemel yeni bir darbe girişimi demektir…

-Burada kesin olan iki şey var: Birincisi ordu, önümüzdeki aylarda ya SADAT`ın ya da Perinçek ekibinin egemenliği altına girecek.  Fakat ikisi aynı anda olmayacak. İlki gerçekleşirse Erdoğan`ın yararına olacak, ikincisi gerçekleştiğinde ise Türk lider “devre dışı” kalacak. İkinci kesin şey ise şu: Kim bu ordu savaşını kazanırsa kazansın, NATO`ya ve Batıya dönük bir Türkiye umudu kaybolacak…”

* * *

Derin ABD/NATO açısından Türkiye ve özellikle ordu, vazgeçilemeyecek unsurlardır. Ordu içerisinde sürekli belli gruplar üzerinden etkisini sürdürmüş sağlam bir geleneğe sahipler.

Önceki gün Ulusalcılar… Dün FETOcular… Bugün ise?..

İşte burası önemli. Rubin; Perinçek ve ulusalcı tayfasına göz kırpmakla kalmamış, aynı zamanda bu tayfaya mesaj yollamış oluyor, hem de korkularını depreştirerek!

Rubin, Perinçek`e dönük şu vurguyu özellikle yapıyor;

Erdoğan; kendi ortakları olan Abdullah Gül, Davutoğlu ve F.Gülen`i bile kullanıp attı. Direnmezsen seni de kullanıp atacak!

Ergenekon-Balyoz sanıklarının geri dönüşlerinden sonra Perinçek`in havasından geçilmediği gerçeği tartışmasızdır. FETÖ ile kaybettiği kritik mevziyi yine FETÖ üzerinden geri almanın mutluluğunu yaşıyor.

Güç, kin, ihtiras; Perinçek grubunun gerektiğinde Budist çetelerle dahi işbirliğine gidebileceğini değişik vesilelerle göstermiştir.

Rubin, “çatışacaklar” diye salt “NATO karşıtı” iki gücün çatışması tezi olarak bunu algılamak mümkün değildir. Bu bir ortaklık teklifidir. Eğer direnirseniz arkanızdayız mesajıdır. Zaten başka şansınız yoktur mesajıdır. Ya yok olacaksınız, ya da FETO`nun beceremediği yeni bir kalkışmada bulunmaya mecbursunuz mesajıdır.

* * *

15 Temmuz girişimi, toplumsal zemini olmayan bir kalkışmaydı. Herhalde bundan dersler çıkardılar. Yeni bir kalkışma için toplumsal zeminin müsaitleştirilmesini hedefliyorlar. Bunun en etkili yolu da CB Erdoğan yönetiminin şu an %50 dolaylarında olduğu belirtilen halk desteğinin asgari seviyelere çekilmesinden geçiyor. Bunun da yolu olası bir ekonomik krizi tetiklemekten geçiyor.

Türkiye`de halkı perişan eden ekonomik kriz dalgaları karşısında bugüne kadar hiçbir parti/iktidar/lider dayanabilmiş değildir.

Şimdiki planları da budur. Önce ekonomik kriz, sonra balyoz tadında bir darbe!