• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Biliyorsunuz, dillere destan hukuk sistemimiz, geniş bir “Fıkra” müktesebatına sahip. Yerel, ulusal, bölgesel ve küresel alanda yaşanan kesif siyasi bunalımların etkisinden birazcık uzaklaşıp kafa dinlendirmek amacıyla bugün fıkra müktesebatından derlediğimiz üç ayrı “Hukuki fıkra” ile arz-ı endam eylemek istedik.

                                                                                              *          *          *

Birinci Fıkra:

6-8 Ekim olayları sonrasında sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden Selahattin Demirtaş`a “katil” dedikleri iddiasıyla yargılanan dört kişiye hapis cezası verildiğini duymuşsunuzdur.

Gerisini “İfade özgürlüğü” ile yanıp tutuşan “Yoldaş gazete”lerden birinin haberinden okuyalım:

“Ankara 30`uncu Asliye Ceza Mahkemesi`nde önceki gün görülen ve Demirtaş`ın “müşteki” olduğu duruşmada Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) Yüksek İstişare Kurulu üyesi Süleyman Atmaca, gazeteci olduğunu öne süren Adem Özköse ile İbrahim Toprak ve Nevvab Temel sanık sıfatı ile hazır bulundu…

Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tüm sanıkların hakaret suçundan üç ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verdi…
Mahkemenin verdiği hapis cezası kararını Demirtaş`ın avukatı Mahsuni Karaman değerlendirdi. Avukat Karaman, mahkemenin “vermesi gereken kararı verdiğini” söyledi. Aralarında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan`ın da bulunduğu birçok AKP'li isim hakkında aynı hakaret nedeniyle suç duyurusunda bulunduklarını söyleyen Karaman, “Hukuk sistemimizde kişilik haklarına saldırı içeren beyanların karşılığı hapis cezası. Bu beyanlarda bulunan kişi kim olursa olsun yaptırımla karşılaşır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa gereği yalnızca vatana ihanetten yargılanabiliyor ama buna rağmen aynı başvuruyu kendisi için de yaptık” dedi.

                                                                                                 *          *          *

İkinci Fıkra:

Taptaze olan ikinci fıkramızı da yine “Yoldaş gazete”lerden birinden okuyalım. “İfade özgürlüğü” kavramına en çok bayılanlar onlardır çünkü:

"Hırsız, katil Erdoğan" sloganı attıkları gerekçesiyle İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İzmir İl Koordinasyon Kurulu (İKK) dönem sekreteri Melih Yalçın ile Makine Mühendisleri Odası İzmir şubesi üyesi Devrim Cem Erturan, dün yapılan dokuzuncu duruşmada beraat ettiler.

Yalçın ve Erturan savunmalarında, "Basın açıklaması sırasında bu sloganı hakaret kastı ile atmadık. Cumhurbaşkanı`nın söylem ve icraatlarına karşı politik eleştiri amacıyla attık. Bu eylemimiz… ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmelidir" dedi.

Sanık avukatları da… siyasetçilere yönelik eleştirilere izin verilen sınırların özel kişilere nazaran daha geniş olduğunun gerek iç hukukumuzda, gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilke olduğunu hatırlattılar ve müvekkillerinin beraatlarını talep ettiler.

Savunmaların ardından duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, aranın ardından her iki sanığın da beraatlarına karar verdi.”                                                                                          

                                                                                             *          *          *

Üçüncü Fıkra:

Kadı, fırının önünden geçerken vitrinde kızarmış bir ördek görmüş. Fırıncıya seslenmiş:

- Ben bu ördeği aldım!

Kadı efendiye kim itiraz edebilir ki...

Fırıncı, kızarmış ördeği paketleyip kadı efendiye vermiş.

Az sonra ördeğin sahibi gelmiş. Fırıncıya sormuş:

- Hani bizim ördek nerede?

Fırıncı boynunu büküp: 'Uçtu' demiş. Ördek sahibi öfkeyle fırıncının üstüne yürümüş. İş kavgaya dönüşmüş. Kavga sırasında fırıncı, ördek sahibi yerine, gayrimüslim bir müşterisinin gözünü çıkarmış. Düşmanın bir iken iki olduğunu gören fırıncı kaçmaya başlamış. Kaçarken atladığı duvarın arkasında hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın çocuğunu kaybetmiş. Kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Tam köşeden dönerken Yahudi vatandaşın eşeğinin kuyruğundan yakalamış. Yahudi, eşekten düşmüş. Zaptiyeler, fırıncıyla birlikte peşindeki dört kişiyi yaka paça kadı efendinin huzuruna çıkarmışlar. Kadı efendi mahkemeyi başlatmış. İlk sözü, ördek sahibi almış ve şikayetini söylemiş:


- Kadı efendi, bu adam benim ördeğimin üstüne yatmaya çalışıyor!

Ördeğin uçtuğunu iddia ediyor. Kızarmış ördek uçar mı?

Kadı efendi kitabı açmış. Ördeğin karşısında: "Tayyar" kelimesini görmüş. Türkçesi, “Uçan” demekmiş. Kadı efendi, bu suçtan fırıncıyı beraat ettirmiş. Sıra gayrimüslim müşteriye gelmiş. O da bir gözünü fırıncının çıkardığını iddia ederek, davacı olmuş. Kadı efendi, kara kaplı kitabı yine açmış; 'Müslüman biri, gayrimüslim birinin iki gözünü çıkarırsa, Müslümanın bir gözü çıkarılır' yazıyormuş. Şimdi demiş kadı efendi; fırıncı senin öteki gözünü de çıkarsın. Biz de onun tek gözünü çıkaralım. Gayrimüslim müşteri şikayetinden vazgeçmiş. Sıra çocuğunu düşüren kadının kocasına gelmiş. O da şikayetini bildirmiş. Kadı Efendi, hükmünü vermiş: "Sen karını fırıncıya gönder. Zayi olan çocuğun yerine bir çocuk yapsın!" Adam, bu sözleri duyunca mahkeme salonunu terk etmiş. En son sıra eşekten düşen Yahudiye gelmiş. Kadı Efendi ona da sormuş:


- Senin şikayetin ne bakalım?


Yahudi ellerini açmış;

-Ne diyeyim kadı efendi, demiş; ADALETİNLE BİN YAŞA, E Mİ!

                                                                                                   *          *          *

Yaz Kızım!

Kadı, kaz, koç, kese, “Kızarmış ördekler” vs. vs. gibi alaycı öğelerden arındırılan “Modern hukukun” somurtkan yüzünden sadır olan “Fıkralara” gülünemeyeceği için Ankara`daki Hakim Amca`ya “Adaletinle bin yaşa” demeye;

Ankara`nın “Kişilik haklarına saldırı” kabul ettiği şeyi kızarmış tavuk niyetine “Politik eleştiri” kabul eden İzmir`deki Hakim Amca`ya ayrıca “Adaletinle bin yaşa” demeye karar verilmiştir!