• DOLAR 32.372
  • EURO 34.985
  • ALTIN 2325.74
  • ...

1- Suriye`de olayların gidişatına yön verecek “iç dengeler” diye bir faktör kalmamıştır.

2- Suriye`deki iç savaş, Suriye rejimi ile silahlı muhaliflerin savaşı olmaktan çıkmıştır.

3- Suriye; ABD ile Rusların bölgede alevlenen hâkimiyet mücadelesinin alanına dönüşmüştür.

4- Trump`un Suriye politikası, bölünmeyi kalıcı hale getirmek üzerine kuruludur. İktidar koltuğuna kurulduğundan beri hep dillendirdiği “Güvenli Bölgeler” planı, bölünmenin kalıcılaşmasına dönük ilk aşamadır.

5- Suriye, fiili olarak ABD-Rusya arasında bölünmüş, ancak bu bölünmenin sınırları henüz tayin edilmiş değildir.

6- ABD-Rusya arasındaki bölüşüm mücadelesinde silahlı unsurlardan alınan yerler, alanın elinde kalmaktadır.

7- ABD, sahadaki müttefikleriyle kırılma noktası olarak gördüğü Rakka operasyonunun startını vermiştir.

8- Rusya ve sahadaki müttefikleri ise buna karşın İdlib bölgesine yönelik kapsamlı bir operasyon hazırlığı yapmaktadır.

9- Rakka operasyonunun ayak takımını oluşturan YPG`nin sorumlularından biri olan Sipan Hemo, geçen hafta El Hayat gazetesine verdiği demeçte, “Rakka`dan sonra İdlib`e yöneleceklerini” açıklamıştır. Burada Rusya`nın hazırlıklarına karşın ABD`nin de İdlib`e göz diktiği ve İdlib`in iki dış güç arasında ele geçirilme noktasında bir rekabet alanına dönüştüğü görülmektedir.

10- ABD, Trump ile Rusya`ya kaptırılan güç dengesini geri kazanmak için kararlılık vurgusunu her fırsatta dile getirmektedir, bunu da daha ziyade Obama eleştirisi üzerinden yapmaktadır.

11- ABD açısından Rakka ile uğraşılırken İdlib`in Rusya ve müttefikleri tarafından bir oldubittiye gitmemesi için bir “Ön alma” operasyonu kaçınılmaz hale gelmiştir. Güç dengesi oyunu da bunu ABD açısından zorunlu kılmıştır.

12- Tam da bu esnada İdlib`e yönelen kimyasal katliam tamamen infial uyandırmaya ayarlanmış görünmektedir ve ABD`nin Rusları frenleyecek güç dengesi oyunu açısından dikkat çekicidir.

13- Trump, önce güç dengesini kendi lehine dönüştürmeyi, ardından hep dile getirdiği ve israil`in de sıklıkla savunduğu “Güvenli bölgeler” oluşturma aşamasına geçme stratejisini izlemeye koyulmuştur.

14- Burada bahse konu “Güvenli Bölgeler”, örneğin Türkiye`nin öteden beri savunduğu şekliyle değildir, mültecilere yönelik insani bir niteliği de yoktur. Daha ziyade askeri planlamalar çerçevesinde atılması düşünülen bir adımdır.

15- ABD-RUS güç çekişmesinden kaynaklanan “Güçler dengesi oyunu”, son İdlib saldırısından da anlaşıldığı üzere masum insanların kanları üzerine kuruludur.

16- İnfial ve vahşete ayarlı saldırılarla kamuoyunun dikkatleri belli merkezlere çekilirken, israil`in doğrudan taraf olduğu Golan bölgesi giderek barut fıçısına dönüşmektedir. Golan bölgesi İsrail için stratejik önemdedir ve İsrail için olmazsa olmazlardandır.

17- Netanyahu`nun son ABD ziyaretinin en önemli konusu Golan bölgesi olmuştur. Netanyahu, Trump`tan İsrail işgali altındaki Golan bölgesini kendi toprakları olarak tanımasını istemiş, bunun güç dengesinde Rusya`yı geriletecek en önemli adım olacağını belirtmiştir. Bilahare Amerika ve İsrail medyası Netanyahu`nun bu tezini ısrarla ve defalarca işlemiştir.

18- Bundan dolayı israil`in “Güvenli bölgeler” ilgisi oldukça artmıştır. Bunun da sebebi, Trump`un öngördüğü “Güvenli Bölgeler” planında ilk adımın Suriye tarafındaki Golan bölgesi için atılacağı beklentisidir. Bu adım gerçekleşirse işgal altındaki Golan bölgesi İsrail tarafından kalıcı olarak ilhak edilmiş olacak, Suriye tarafındaki bölge ise örtülü işgal kapsamına alınmış olacaktır.

19- İdlib saldırısını “Güvenli Bölgeler” için atılması gereken zorunlu bir adım olarak değerlendiren Trump, İsrail açısından sevinç kaynağı teşkil etmiştir.

20- israil, Trump`un işbaşına gelmesiyle beraber her zamankinden daha fazla ve açıktan Suriye`deki kaosa müdahil olmuştur.

21- Trump yönetimi, Filistin meselesinde olduğu gibi Suriye konusunda da israil`e açık çek / sınırsız destek vaadinde bulunmuştur.

22- Suriye`yi artık salt iç dengeler / iç aktörler üzerinden okuyup yorumlama dönemi kapanmıştır.

23- ABD-RUS güç çekişmesi ve ABD`nin İsrail çıkarlarını önceleyen politikası, Suriye`de yaşananları ve bundan sonra yaşanacakları doğru okumanın mihenk taşına dönüşmüştür.

24- Güç dengesi mücadelesi ve İsrail menfaatlerini önceleyen ABD politikası, Suriye sahasını bölgesel/yerli güçlerin insiyatif alacağı bir ortak çözüm noktası olmaktan çıkarmıştır. Kaldı ki yerli/bölgesel insiyatif alabilecek durumda olanların da zaten böyle bir girişim niyetleri yoktur.

25- “Filler tepindikçe çimenler ezilir” misali, güç çekişmelerinde şimdiye kadar yaşananlar gibi bundan sonra da “Sivillerin ezilmesi” süreci devam edecektir. Çünkü ihya yerine ezme politikasının alıcı müşterileri tahmin edilenden çok daha fazladır. Defalarca tekrarlanan kimyasallı saldırılar için alıcılar bulunmamış olsaydı, saldırılar tekrarlanmayabilirdi.

26- Kimyasal saldırıyı Esad yaptı diyenlerin tümü “Amerikancı” olmadığı gibi, saldırıda Amerikan parmağını arayan herkes de “Esadçı” değildir. Kimyasal katliamı Esad mı yaptı, Amerika mı yaptı tartışması üzerinden hiç kimsenin “Takvacı roller” takınarak başkasını dinden imandan kovmaya yetkisi ve salahiyeti yoktur!