• DOLAR 32.603
  • EURO 34.811
  • ALTIN 2504.145
  • ...

Suudi Krallığı`ndan sadır “Muhteşem Prens” İbni Selman`ı ve yürürlükteki bölgesel politik vizyonunu daha iyi anlamak için İbni Selman`ın kaşifi ve Washington nezdindeki pazarlamacısı konumundaki BAE veliaht prensi İbni Zayid`ı tanımak gerektiğini önceki yazımızda belirtmiştik.

Şu anda emirlik koltuğunda oturan Halife bin Zayid için “Ateist” olduğu iddiasının yanı sıra mevcut veliahtın İslam düşmanlığında oynadığı rol, baba-oğul ilişkisinin tipik bir yansıması niteliğindedir. Silahlı kuvvetlerin başındayken “Veliaht” sıfatına haiz amcasının 2010`da şaibeli bir uçak kazasıyla ortadan kaldırılmasından sonra babasının veliahtı sıfatını almış oldu.

1990`da silahlı kuvvetlerin başına geçince İbni Zayid, siyasi alanda en önemli icraatını İslami faaliyetlere karşı yürürlüğe koyduğu yasakçı faaliyetlerle gerçekleştirdi. Bir tarafta “İran Şiiliği”, öbür taraftan “Suudi Selefiliği” karşıtı bir tutum takınırken içeride de emirliklerin inşasında önemli rol oynayan İhvan kökenli Selamet cephesini sindirme yoluna gitti. Her türden dini akıma karşı geliştirilen bu tavır, veliahtı apolitik bir dinsel toplumla beraber seküler bir yönetim inşası projesine yöneltti. Çok geçmeden dini merkezler ve Kur`an kursları dahil Selamet cephesinin bir çok şubesini kapatma ve İslami şahsiyetleri kamu hizmetinden atma gibi kendi “28 Şubat” modelini inşa etti. Bölgedeki çoğu Arap monarşisi 11 Eylül konseptinin etkisiyle bu tür yasakçı/engelleyici adımlar atarken İbni Zayid`in 1990`ların ortasında bu anlamda aldığı mesafe hayli düşündürücüydü. (Bu arada Türkiye`deki 28 Şubat sürecinin de 1990`ların ortasında başladığını anımsayalım.)

Neoconların bölgeye dayattığı “11 Eylül konsepti” bu anlamda İbni Zayid`in politik vizyonuyla örtüşürken “Arap Baharı” ile bölgede baş gösteren fiili durum, bu anlamda monarşilerde nüksetmeye başlayan “Beka sorunu” endişeleri, İbni Zayid`i ABD/israil gibi şeytani güçlerin yanı sıra çevredeki saltanat rejimlerinin nezdinde de bir “Marka” haline getirdi.

Cüsse olarak “küçücük” olmasından kaynaklanıyor olmalı ki BAE`nin İbni Zayid önderliğinde attığı dev adımlar İbni Selman`ın veliaht ve dolayısıyla mevkidaşı gibi fiili kral haline gelmesiyle sonuçlanan “Küre siyaseti” akabinde ancak anlaşılabildi.

Geçen süre zarfında İbni Zayid bugün “Küre siyaseti” şeklinde özetleyebileceğimiz yeni sürece kadar kendi açısından birçok alanda dikkat çekici değişimlere imza attı. Yüzölçümü olarak küçücük olduğu kadar nüfus bakımından da oldukça düşük profilli bir ülke olan BAE, petrol rezervleri bakımından dünyanın altıncı ülkesi iken bu emirlik 1küsur  milyon dolayında yerli nüfusuyla (yabancıların sayısıyla beraber toplam 12 milyon civarı) dünyanın üçüncü silah ithalatçısı ülke konumunda bulunuyor.

Son teknoloji ürünü silahlarla dünyanın değişik yerlerinden topladığı paralı askerlerden oluşan bir ordu tesis eden İbni Zayid, katil kuruluş Blackwater`in kurucusunu askeri danışman olarak istihdam etmiştir. Siyasi alanda, özellikle de İslami yapılarla mücadele alanında ise Muhammed Dahlan gibi bölgenin kirli simaları İbni Zayid`in danışmanlık kadrosunda görevlendirilmişlerdir.

Bizzat emirlik kontrolünde bulunan devasa medya kuruluşlarının yanı sıra fonlama yöntemiyle birçok medyatik mecra da kiralık propaganda silahları haline getirilmiştir. Arap sokağında dijital terör estiren “Troll ordusu”, dünyanın meşhur hackerlerinden oluşturulmuş siber korsanlar, keza İbni Zayid yönetimindeki BAE`nin elini güçlendiren en önemli dezenformasyon araçları konumundadır.

Bölgenin siyasi dizaynının yanında özellikle siyasal taleplerde denge sorunu yaşayan Arap-İslam aleminde alternatif teşkil edebilecek İslami hareket ve şahsiyetler İbni Zayid dezenformasyonunun birinci hedefi konumundadırlar. Siyasal alanda iddiası olan İslami hareketler ve şahsiyetler bir taraftan baskı altına alınıp “Terör” parantezine aldırılma çabaları sürerken, geniş olanaklara sahip dezenformasyon mecraları ile istenmeyen hareket ve şahsiyetler yıpratılmaya çalışılmakta, eş zamanlı olarak apolitik, siyasal taleplerden uzak duran sözde İslami yapı ve oluşumlar da her türlü araçla desteklenmekte, hatta tuhaf eşhas ve yapılar bölge genelinde üretilerek Müslüman kamuoyu iğfal edilmeye çalışılmaktadır. Geniş bir bölgesel alanda siyasal talepleri olan hareketleri bloke etmek için “Ilımlı ve reformist” kişi ve hareketleri yeniden örgütleyip finanse etmek, bu paralelde yeni akımlar oluşturup piyasada görünür kılmak, BAE veliahtının en çok önemsediği konu başlıkları arasındadır. Bu anlamda İhvan`ın nüfuzunu kırmak için “Müslüman Toplumlarda Barışı Güçlendirme Forumu ve Müslüman Âkiller Meclisi”ni, sistem dışı fetvaları denetlemek için “BAE Fetva Konseyi”ni kurduran İbni Zayid, Aşırıcılıkla Mücadele Merkezi`ne ev sahipliği yapmakta,  gençliği “Aşırıcılıktan” kurtarıp “Hoşgörülü” kılmak adına ABD ile SAVAB adında ortak dijital “Hoşgörü platformu” kurmuştur. 

Özellikle İbni Selman`ın “Veliaht” olarak peydahlandığı son yıllarda hemen hemen İslam aleminin tüm noktalarında “Çiftlik imalatı” tuhaf akımların mantar gibi türemesi veya siyasal hayata dair hiçbir söylemi olmayan “Alim/Aydın/Entelektüel” kılıklı tiplemelerin türeyip örgütlenmesi, medyatik mecralar üzerinden sağa sola saldırma/karalama aracı haline dönüştürülmüş olması çetrefilli ilişkiler ağını ele vermesi açısından hayli düşündürücü olsa gerek. Kaldı ki Arap aleminde sıklıkla karşılaşılmaya başlanan bu tür durumların sadece Araplarla sınırlı kalmadığı, örneklerine Türkiye`de de sıklıkla rastlanmaya başlandığını belirtmekte yarar vardır.

Her şeye rağmen giriştiği devasa projelerle orantısız bir konumu bulunan İbni Zayid`in minik ülkesi, İbni Selman üzerinden iğfal ettiği Suudi`yi ve yedeğine aldığı Mısır gibi ülkelerle kirli perspektifini bölgesel bir vizyona dönüştürmeyi başarmış durumdadır. Bu vizyonun bölgesel bir konsepte dönüşmesinde israil ve Trump yönetiminin etkisi tabii ki inkar edilemez.

İbni Zayid – İbni Selman ikilisinin ön ayak olduğu ABD/israil destekli planın “Bölgesel vizyon”a dönüşmesi, İbni Selman`ın veliahtlığı ile Suudi`nin söz konusu vizyonun vitrinine oturmasıyla sağlandı. Bu ihanet vizyonunun mahiyeti, hedefleri ve muhtemel sonuçlarını bir sonraki yazımızda ele almak dileğiyle… (Devam Edecek)