• DOLAR 32.574
  • EURO 34.834
  • ALTIN 2435.002
  • ...

Demokrasi kavramı da aynı insan hakları kavramı gibi siyasal bakış açısına göre yorumlanan ve farklı anlamlar yükletilen bir kavramdır. Bu kavram Yunanca bir kelime olup, halkın iktidarı, halkı kendini yönetmesi gibi anlamlara gelir. Demokrasi bir yönetim biçimidir. Halkın kendi koyduğu kanunlarla kendini yönetmesi ve devlet politikasının belirlenmesinde eşit oya sahip olmasıdır. Halkın kanun yapma sürecine katılması usullerine göre doğrudan veya dolaylı demokrasi şeklinde tanımlamaları vardır. Doğrudan demokrasi bu kavramın ilk çıktığı Yunan topluluklarında uygulanma imkânı olmuşsa da toplumların büyümesi ile artık uygulanması imkânsız hale gelmiştir. Zira bu modelde halk kendisini temsil ettirmez ve doğrudan kanun yapma ve yönetme işlemlerine katılır. Günümüzde uygulanan demokrasi yöntemi dolaylı, yani halkın kendisini temsilcileri aracılığıyla temsil ettirmesi ve bu şekilde yönetime katılmasıdır.

Cumhuriyet ise bir yönetim şekli değil, bir rejim bir devlet biçimidir. Yönetimin oluşturulma biçimidir. Yöneticinin soydan, kan bağından veya bir sınıftan değil, halktan birinin olabilmesidir. Hükümetin veya devlet reisinin millet veya temsilcileri aracılığıyla seçilmesidir. Görüldüğü üzere demokrasi ve cumhuriyet birbiriyle yakından ilgilidirler. Fakat aradaki temel fark cumhuriyet hükümetin veya meclisin seçim şekli iken, demokrasi seçilen bu meclis veya hükümetin yönetim işini nasıl yapacağına ilişkin bir yönetim modelidir. Yani demokrasi cumhuriyetin uygulanış şekillerinden bir tanesidir. Cumhuriyet yoluyla seçilen vekiller demokrasi yolu ile de kanun yaparlar ve halkı yönetirler.

Aradaki fark, temelde bu olmakla beraber pratikte anlayış veya düşünce şekillerine göre bu modeller birlikte veya ayrı ayrı da kullanılmıştır. Cumhuriyetin uygulanış şekli ülkeden ülkeye değişebilmektedir. Örneğin Türkiye`de demokratik cumhuriyet sistemi kabul edilmiştir. Cumhuriyetin ülkemizde uygulanma şekli demokrasidir. Öteden beri demokrasinin var olmadığı ülkelere örnek verildiğinde ise genelde İran örneği verilir. İran`ın ise bu değerlendirmelere verdiği cevap ise örnekleyici bir şekilde olmuştur. Mesela devlet başkanı Ahmedinejat kendisine sorulan İran`da demokrasi var mı sorusuna “Son seçimlerde halkın katılım oranının %85 olduğu bunun dünyadaki en yüksek demokratik katılım oranlarından bir tanesi olduğunu, bu demokrasinin kontrollü bir demokrasi olmadığını ve İran`da demokrasinin gerçekten var olduğunu” beyan etmiştir. Algılayış tarzı ve cevap birbirinden tamamen zıtmış gibi görünmektedir. Oysa aslında Ahmedinejatın örnekleyici bir şekilde bahsettiği şey cumhuriyet yolu ile devlet yönetiminin belirlenmesi ve bu belirlenen yönetim ve meclisçe kararların alınmasıdır.

Bu aslında demokrasinin yukarıda bahsettiğimiz algılayış tarzıyla da ilgili bir şeydir. Batılı toplumlarda halk istediği her türlü kanunu bir sınırlama olmaksızın yapabilme gücüne sahiptir. Bu dine de aykırı bir düzenleme olabilir. Eğer meclisten bu şekilde bir kanun çıkmışsa bu uygulanmak zorundadır. Ancak İran`da halkın kendi seçtiği vekiller aracılığıyla kanun yapma yetkisi mutlak değildir. Din kurallarıyla sınırlandırılmış bir yasa yapma yetkisi mevcuttur. Hakkında dini bir düzenleme bulunan bir konuda bu kuralın aleyhine bir düzenleme yapma imkânı yoktur. Bu durum nedeniyledir ki batılılar İran`da demokrasi yok demektedirler. Hatta İran tipi demokrasi diyenler de vardır. Buradaki amacımız İran`daki durumu tartışmak değil, cumhuriyet ve demokrasi kavramlarının anlaşılmasına yönelik örneklemeler olduğundan İran konusunu burada kapatıp konumuza devam edelim.

Cumhuriyetin; demokratik cumhuriyet, dini cumhuriyet, oligarşik cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet gibi tipleri vardır. Örnekleyici olması açısından mesela İngiltere`de görünüşte halkın seçmediği bir kral başta olmasına rağmen, gerçekte yönetim halkın elinde olduğundan orada demokrasinin varlığı kabul edilir.

Deniz Baykal bir konuşmasında “ Demokrasiye cumhuriyeti yedirmeyiz” demişti. Ne demek istediği konusunda o dönem de tartışmalar yaşanmıştı. Aslında söylenen şuydu. Halkın iktidardaki gücü yani halkın egemenliği ve mutlak kanun koyuculuğunu kabul ederek bu gücün mecliste alacağı bir kararla cumhuriyeti ortadan kaldırmasına ve başka bir model getirmesine müsaadede etmeyiz. Mesela meclis alacağı kararla bundan sonra cumhuriyet yok, yönetim babadan oğla geçecek diyemez.

İlk İslam toplumunda da cumhuriyetin var olduğu kabul edilir. Zira o dönemde de halifeler seçim yolu ile başa gelirlerdi. Ancak bu toplumda demokrasinin varlığından bahsetmek zordur. Zira egemenlik sahibi halk değildi. İnsanlar Allah u Teâlâ`nın koymuş olduğu kurallara göre yönetilirdi.