• DOLAR 32.541
  • EURO 34.977
  • ALTIN 2430.829
  • ...

28 şubatı, 1997 yılında gelişen olaylarla birlikte ele almak yanlış olur.28 şubat aslında Demirel`in cumhurbaşkanlığına seçilmesi ile birlikte gelişen olayların sonuç verdiği bir tarihtir.

1990 lı yıllar Türkiye`de hakikaten sır perdesi halende açılamamış bir dönemdir. Derin devlet , jitem asker, dış güçler, pkk bunların hepsinin bir arada olduğu, kimi zaman yan yana kimi zaman karşı karşıya duran güçlerin komplolarının sahneye konduğu karanlık bir dönem.

Özal`lı yılların sona ermesi ile birlikte Demirel`in cumhur başkanı olmasıyla (16,05/1993), ülkemiz üzerine çöreklenen bu güçler, kendi politikalarını ülkeye egemen kılmak, Refah Partisi`yle beraber ülkede yükselişe geçen İslami siyaseti ve İslami birlikleri baskılamak adına planlar yapılmaya başlandı.

DEMİREL`in cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, bir hükümet boşluğu yaşandı.1993 yılının yaz aylarında ÇİLLER hükümeti kuruldu.

Bu hükümet kurulduktan hemen sonra, ülke Müslümanlarına karşı büyük bir operasyonun başlatılacağı çok önemli komplolar hazırlandı, Sivas olayları, başbağlar katliamı gibi.

Ülke bu yangın içerisinde yanarken bir de ekonomik kriz baş göstermeye yoğun yolsuzluklar yapılmaya başlandı. Bu süreç içerisinde ülkede büyük krizler yaşanmaya başlamıştı.

Bu yoğun süreç içerisinde 1994 de yerel seçimlere gidildi. Ve daha önce bu işe girişenlerin beklemediği bir şey oldu. Refah Partisi yerel seçimlerde birinci gelen parti olmuştu. İşte bu, askerin hiç de istemediği bir sonuçtu. İslami siyaset tüm bu yapılanlara karşı gerilememiş aksine süreçten güçlenerek çıkmıştı.

Ülkede tam bir kaos vardı artık. PKK ile de olan çatışmalar doruğa ulaşmıştı. Derken 1995`te seçim oldu ve seçimi REFAH PARTİSİ kazandı. Ancak tek başına iktidar olamadığından, koalisyon hükümeti kurulmalıydı. Ancak gizli bir el buna mani oldu ve hiçbir parti Refah Partisi ile koalisyona gitmedi.Sonuçta ERBAKAN, hükümeti kuramadı ve görevi devretti. Demirel, görevi ikinci gelen parti olan Doğru Yol`a verdi. O dönem kedi köpek gibi didişen bu iki parti ilginçtir. İktidara geliverdi. Ancak bu birliktelik fazla sürmemiş ve 3 ay sonra hükümet yıkılıvermişti. Bundan sonra görev yeniden Erbakan`a verilmiş ve sonuçta Refah yol hükümeti kurulmuştu. Bu durum yıllardır hazırlanan darbe planının henüz olgunlaşmasa da sahneye konmasının aciliyetinin de ortaya çıkmasına sebebiyet verdi. Bir an öne Refah Partisi`nden kurtulmalı… Bu yapılırken aynı zamanda İslami çalışmalara ve muhafazakar çevrelere ciddi bir darbe vurulmalı, bunlar kontrol altına alınmalıydı ki bir daha böylesi sürprizlere ülkede yer olmasın.

Bu amaçla Demirelin başkanlığında MGK çalışmalarına hız verdi. Ve sonuçta Erbakan`ın ıstıfasıyla sona gelindi.

Erbakan`ın ıstıfasıyla  beraber yıllardır gizli tutulan ve planın bir parçası olan  bir gerçeklik, yani Demirel`in 28 şubat sürecinin baş aktörlerinden biri olduğu ortaya çıktı. Demirel Istıfadan hemen sonra normalde ikinci en büyük parti olan DYP`ye parti kurma işini vermesi gerekirken, o dönemde  Çiller ve BBP partisi koalisyon konusunda anlaştıklarını beyan etmelerine rağmen Anavatan Partisi Lideri Mesut YILMAZ`a bu görevi verdi. Hukuk ve teamüller ayaklar altına alınmış, ancak 28 şubat kararlarının uygulanması için zorunlu olan bir değişiklik yapılmış oluyordu. Amaç 28 şubat kararlarını uygulayacak bir hükümet oluşturmaktı ve bu iş de Demirel vasıtasıyla Mesut YILMAZ`a verilmişti. Kurulan Anasol-D hükümeti bütün 28 şubat kararlarını uygulamıştı.

İşte o karanlık dönemde Cumhurbaşkanı olan ve 28 şubat sürecini idare eden kişi olan Demirel yargılanırsa ancak o zaman sağlıklı bir takım sonuçlara ulaşılabilir. O karanlık dönem de bir nebze olsun aydınlanmış olur.