• DOLAR 32.545
  • EURO 34.859
  • ALTIN 2476.872
  • ...

Dedikoduları yüzünden akrabalık bağlarının zayıfladığından şikayet eden okuyucumuz şöyle soruyor:

“İki yıldır evliyim. Kocamın iki kardeşi ve iki ablası ile yakın oturuyoruz. Sürekli birisi davet ediyor, gidiyoruz, ya da onlar bize geliyorlar. Ne zaman bir arada olsak, sürekli orada olmayan diğer kardeşler filan konuşuluyor. Birinden bir laf açıldığı zaman, o şöyle demişti, şu şunu yapmıştı gibi o kadar dedikodu, gıybet, iftira, suizan, alaya alma, tenkit, laf taşıma, yalan, abartı, cahilce, basit, husumet, kıskançlık ve hased içerikli konuşmalar oluyor ki, her defasında bir sürü günah aldığımızı düşünüyorum, birlikte oturduğumuza çok pişman oluyorum, o yüzden de bazen çağırıyorlar gitmiyorum, ama çoğu zaman da mecburen beraber oturuyoruz. Onları uyaracak hali ve cesareti de bir türlü kendimde bulamıyorum. Kocama söylüyorum, o da, ‘ne yapacaksın idare et işte` deyip geçiştiriyor. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?”

Okuyucumuz sorusunda, büyük ve yaygın bir hastalığa dikkat çekiyor. Bu hastalık, aile ve toplum için büyük bir felaket. Allah`a hamdolsun, bu konuda eskiye göre biraz daha iyi bir noktada olsak da, en kılcal damarlara kadar sirayet etmiş bir virüse karşı sürekli uyanık olmak, tedbir almak ve ıslah etmek her birlikteliğin önceliği olsa gerek.

Sel afetine karşı ağaçlandırma ve setler ne kadar önemli ise bu felakete karşı da öncelikle marifet ormanına ihtiyaç var. Yani akraba veya başkaları ile bir araya gelindiğinde, onlara; ‘gıybet etmeyelim, dedikodu yapmayalım, günahlarını almayalım` diye uyarıda bulunmak çok önemlidir ki bu, şeytanla, ateşle, cürümlerle aramıza set örmek demektir. Ancak bu yeterli değildir.

Orman bir araya gelen ağaçlardan oluşuyor. Onlar kökleriyle toprağı tutuyorlar ve yeryüzündeki varlıkların hepsine faydaları saymakla bitmiyor. Ve marifet ormanı ile ne kastettiğimize gelince;

Bir araya gelindiği vakit, maddi ve manevi bakımdan faydalı meşguliyetler, sohbetler, muhabbetler önceden planlanırsa, yani hazırlıklı olunursa, bahsedilen hastalıklar azalır. Ne gibi mesela; öncelikle İslami bilgisi olduğu kabul edilen birini/birilerini aramakta fayda var.

Bunun için öyle çok uzaklardan özel bir şahsiyet düşünmenize gerek yok. Çevrenizde saygınlığı ve güzel sözleriyle bilinen kadınlar illa ki vardır. Onu, gıybet ve dedikodunun tehlikelerinden, zararından bahsetmesini rica ederek davet edersiniz, sonra da o ortama, o yakınlarınızı çağırırsınız, sizin söylemeye cesaret edemeyeceğiniz hususları davet ettiğiniz misafiriniz söyler. Bu toplanmayı başarabilirseniz, bunun devamı yine sizin gayretinizle gelir.

Belli zamanlarda bir araya gelip, Kur`an okuyup mukabele yapmak, mevlid okumak, bir kitaptan okuyup (ilmihal, siyer, kalplerin keşfi vs) dinlemek, yapılan el işlerini orada paylaşmak, öğrenmek, yemek, pasta tarifleri almak, kermes gibi bir yardım veya diğer faaliyetler için bir görev üslenmek ve bir komşuyu filan birlikte ziyaret etmek gibi bir çok faydalı işler sizi bekliyor. 

Aile içerisinde bir gıybet filan olduğunda ilk müdahale etmesi gereken evin çobanı olan erkektir. Maalesef, bir çok koca, baba, abi gibi evde sözü ağır olanlar dahi bu tür günah alma işine dahil oluyorlar. Bu ise, erkek için haysiyeti zedeleyen, insanlık vakarını ve heybetini kıran çirkin bir fiildir.

Müslümanın dert etmesi gereken, uğruna kavga vermesi zorunlu olan kardeşlik, ittifak, ittihad ve Kudüs gibi onca ciddi meselesi varken, en yakını olan kişilerin aleyhinde, arkalarından incitici konuşması, perde gerisinden bir takım işler çevirmesi zilletten başka ne ile açıklanabilir?

Abla, görümce, elti, yenge gibi olmazsa olmaz yakınlar bir araya gelince birbirlerinden veya orada bulunmayan diğer akrabalarından hiç mi bahsetmeyecekler? Elbette ki söz edecekler. Yoksa nasıl hasbihalde bulunup muhabbet edecekler? Sorun tam da şurada. ‘Onun oğlunun işi ne oldu?`, ‘onun kızı ne yaptı?` gibi sorularda, niyet, yorum ve üslup olumsuz olduğunda, yani bahsedilen kişilerin kulağına gittiğinde rahatsız olacakları şekilde ise günahtır, zulümdür.

Ve okuyucumuz akrabalarıyla gidiş gelişini kesmemeli, yukarda bahsettiklerimizi yapamıyorsa, konuyu değiştirmeye çalışmalı, aynı konuyu günah olmayacak biçime dönüştürmeli, onu da yapamıyorsa o anda onların yanından mutfak gibi bir yere geçmelidir.

Dua bekleriz.