• DOLAR 32.602
  • EURO 34.83
  • ALTIN 2492.838
  • ...

Eşine karşı içinde sevgi hissi taşımadığını belirten beyefendi okuyucumuz, şöyle soruyor:

“Gayri İslami bir gençlik serüvenim oldu. Kısaca haram helali umursamadan gününü gün eden biriydim. Bir süre işsiz kaldım, sonra ufak tefek toparladım ve daha önceleri iyi tanıdığım bir akrabamın kızıyla evlendim. Yedi yıl geçti, üç çocuğumuz var. Evde zaman zaman öfkeli tartışmalar oluyor, unutuyoruz geçip gidiyor. Allah var, eşimde bir kusur da görmüyorum. Ama benim başka bir sorunum var. Ben eşime karşı kalbimde bir sevgi duygusu, ya da ne bileyim işte aşk filan da hissetmiyorum. Çok gergin, huzursuz ve tedirgin ruh halimi de buna bağlıyorum. Kendisi de benim bu durumumu fark ediyor ve soruyor ben de ‘bir şeyim yok` deyip geçiştiriyorum. Çocuklarımı ise seviyorum, daha doğrusu onlar kendilerini bana sevdiriyorlar gibi. Bu sevgisizliğin beni günaha sürüklemesinden ya da hanıma karşı bir haksızlık yapmaktan çekiniyorum. Ne önerirsiniz?”

Mesele, biraz psikolojik destek gerektiren bir vaka gibi duruyor. Okuyucumuzun evvela böyle bir yolu denemesinde fayda var.

Terapi için okuyucumuza bir çok soru sorulması gerekecektir. Mesela; ne zamandan beri sevgi hissetmediğinizi varsayıyorsunuz? Sizi onu sevmediğiniz sonucuna sevk eden somut örnekler neler? Birini sevmekle sevmemek arasındaki farkı nasıl açıklıyorsunuz? gibi..

Formatımız gereği burada yazılacak kadarıyla yetinerek, bir nebze bir iki hususa değinelim.

Okuyucumuzun, yanlış yönde hızlı geçen gençliğinden bir takım izler kaldığına dair şüphelere kapıldığı belli.

Yine hanımından bahsederken kullandığı “iyi tanıdığım bir akrabamın kızı” ifadesinden de, ‘aşina bir kimseydi` imasıyla, duygu kitlemesinin evlenmeden önce başladığına işaret ediyor.

Okuyucumuzun problemi anlatırken çok açık çelişkilere yaslanması, iç dünyasında dolaştırdığı vesveseden kolay kurtulabileceği anlamına da geliyor.

Okuyucumuzdaki durum vesvese olsun veya olmasın öncelikle mealen şu ayet-i kerimeyi bir hatırlayalım. “Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah çok hayır kılmış olabilir.”(Nisa 19)

Yine bu ayeti tefsir eden bir hadis-i şerifte Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: “Bir mümin erkek, bir mümin kadına buğzetmesin. çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ` 61, 1469; Müsned 2, 329)

Yine şu hadisede de cevap muhteşemdir: Hz. Ömer`e gelen bir adam “eşimi boşamak istiyorum” der. Olayı tahkik eden Hz. Ömer sorar: “Eşini niye boşayacaksın? Onun hangi kusuru seni eşinden soğuttu? Haklı bir gerekçen var mı?”

            Adam; “Ey müminlerin emiri, artık içimde ona karşı bir sevgi bulmuyorum. Bunun için onu boşamak istiyorum.” deyince Hz. Ömer, ona şu muazzam sözü söyler; “Sen bütün evliliklerin sevgi ile, aşk ile devam ettiğini mi zannediyorsun? Sende hiç mi vefa yok? Hani vefa nerede? Git ve eşinle yola devam et.”(Nesai, Kadınlarla Muaşere, 177)

Dedik ya okuyucumuz, alışkanlığın da verdiği bir zihin tembelliği ile, içindeki duygulara çok net görüntüler bulamadığını zannederek yok sayıyor.

Kendisine şunu söylemek lazım. Sizde sevgi olmasaydı, ‘tartışıyoruz ama unutup gidiyoruz` der miydiniz?. Hele de, ‘Allah var, onun bir kusuru yok` diye itiraf eder miydiniz? Size sıkıntınızı sorduğunda ‘bir şey yok` diye geçiştirme ihtiyacı hisseder miydiniz? Yine durdu sandığınız kalbinizin muhabbet merkezinizi çalıştırıp çocuklarınıza sevginizi gösterir miydiniz?

Efendimiz(sav), bir hadis-i şeriflerinde; “Yaptığın iyilik seni sevindiriyor, işlediğin kötülük ise seni üzüyorsa, sen müminsin” (Hakim, El Müstedrek) buyuruyor.

Evham ve kuruntulara teslim olmak yerine alametlere bakmakta fayda var. Sizi evinize gitmeye, çocuklarınıza maddi manevi sahip çıkmaya yönelten şeyler, sizde sevginin var olduğunu gösterir.

Daha fazlasını istiyorsanız, hem ailenize, hem de yakın ve uzaktaki insanlara sevinç tattırın, dua edin, dua alın, ziyaretleşin, hediyeleşin, okuyun, birlikte etkinlik yapın. İçinizdeki bu negatif yüklü bulutların dağıldığını göreceksiniz.

Dua bekleriz.