• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Esas olan suret ya da libas değil sirettir, özdür, içtekidir, niyettir, ihlastır. Ancak bu, kılık kıyafetin toplum içinde hiç önemi olmadığı anlamına gelmiyor. Meşhur fıkrada Nasreddin Hoca`nın ‘ye kürküm ye` sözünü bir sitem diye kabul etsek bile, bu külli bir yanlışa değil, kanıksanmış bir algıya, yani realiteyedir.

Dolayısıyla ister Mevlana hazretleri söylemiş olsun, ister başkası, eksiği fazlasıyla şu söz çok anlamlıdır: “İnsanlar kıyafetiyle karşılanır, ilmiyle ağırlanır, ahlakıyla uğurlanır.” 

Zaten kıyafet ile siyaset ve riyaset arasındaki kifayet ilişkisi çok güçlü olduğu için, eskiden beri liderler, makam sahipleri, yetkililer, görevliler öncelikle hususi bir elbise ile düşünülürler.     

Bir kimsenin toplumun önüne çıkarken de kendisinin bizzat çıkması ile fotoğrafının çıkması, ilk bakıştaki etki bakımından aynı olduğundan özellikle toplumdan destek, onay, oy, ilgi vs. bekleyenler buna çok dikkat ederler.

Bu yüzden dünyanın hiç bir ülkesinde, değil bir ana muhalefet lideri, sıradan herhangi bir siyasetçinin dahi mesela evinin en mahrem kısımlarında giydiği atletli fotosu yayınlanmaz.

Bizdeki örneğin neden istisna olduğu ise, laikliğin, çağdaşlığın ve sol aydınlığın(!) bu ülkedeki inorganik ürün vermesi ile alakalı. Hani bilim kurgu filmlerinde laboratuvardaki kimyasal maddeye maruz kalan bir takım canlıların anormal mutasyonu çokça işlenir. Bizdeki de biraz öyle.

Neyse iç çamaşırla alakalı tartışmaları adab-ı muaşeret erbabına bırakalım ve geçen günlerde Batman ve Mardin gibi yerlerden verilen başka fotoğraflara geçelim. Bu fotoğraflarda öyle bir edep, öyle bir izzet, öyle bir letafet, ulviyet, ülfet ve ünsiyet göründü ki, hepsi kocaman çerçevelenip evlerin, okulların başköşelerine asılmalı(idi).

Evet bahsettiğim resimler, takkeleriyle, örtüleriyle şu namaza bürünüp namazla yürüyen çocukların fotoğrafları.

Seminer için gittiğim bir imam hatip lisesinde, okul müdürü; ‘okul mevcudu binden fazla ama namaz kılan öğrenci sayısı 150 civarında` demişti. Peki, bu lisede Kur`an, Siyer, Hadis, Fıkıh gibi dersler yok mu, var. Öyleyse neden bu kadar az? sorusuna, tabi ki öğretmen faktörü, derslerin niteliği, namazı sevdirme, namazı ihmal eden aile, zorunlu kılmama gibi bir çok cevap bulunabilirdi.

Ama asıl cevap sivil toplumun bu konudaki çabaları ile alakalı. Çünkü namaz, devletin, ailenin ve bireyin ihmaline bırakılmayacak kadar önemli bir mesele.

Bu yüzden Namazla ilgili duyarlılığı, farkındalığı, hassasiyeti, Hadis-i Şerif`in işaret ettiği yaşlardaki çocuklarla, meydanlara, caddelere taşıyan Kur`an Nesli Platformu`ndan Allah razı olsun. ‘Namazı zayi eden nesillerin` (Meryem 59) aksine, o çocuklar artık inşallah ‘namazın muhafızıdırlar`.(Müminun 9)

Namaz kılan çocuk görünce, ‘aslandan ürken yaban eşeklerinin` (Müddessir 50) ve ‘öfkelerinden parmak uçlarını ısıran`(Al-i İmran 119) rahatsızların tepkisi de, bahsettiğimiz o çocukların fotoğraflarını daha aziz, daha heybetli hale getirdi.

Bir de düşünün şimdi, memleketi üryan manzaralarla doldurup ifsad edenler, bir ağustos pazarında tüm şehir merkezlerinde binlerce çocuğun namaz için yürüdüğünü görselerdi ne eşsiz bir tablo olurdu. Malazgirt gibi. Feth-i Konstantiniyye ve Kudüs gibi..

Şimdi sohbet, muhabbet, himmet/ideal ve rıza-yı ilahi için bir araya gelen her sivil ya da resmi yapının, çocukları namazla büyütmek, namazla harekete geçirmek, namazla aktif etmek gibi ortak dertleri niye olmasın diye de soralım.

Madem ki, çocuk veya büyük olarak ‘her türlü kötülük ve çirkinlikten alıkoyan namaza`(Ankebut 45) olan ihtiyacımız, ekmekten, havadan, sudan daha fazladır.

O zaman ateşin içinde, ‘biz namaz kılanlardan değildik`(Müddessir 43) demeden önce dünyada acele etmek gerek.

Zira ‘varını yoğunu, bugününü ve yarınını kime emanet edersin` diye sorulacak bir soruya, aklı başında olan kimsenin vereceği cevap herhalde ‘namazını kılana` olacaktır.

O zaman, çocuklarımızın namazlı fotoğrafları arttıkça, aykırı ve uygunsuz diğer fotolara bakan da olmayacaktır.