• DOLAR 34.702
  • EURO 36.672
  • ALTIN 2965.81
  • ...

Peygamber Efendimiz(sav), hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor:  “Zaman hızlanacak.. öyle ki bir sene bir ay gibi olur. Bir ay cuma (hafta) gibi, bir cuma bir gün, bir gün bir saat, bir saat de bir ateş yanıncaya kadar geçen zaman gibi sürer.”(Sünen-i Ebu Davud, C.14, s.361)

Gelecekten haber veren hadis-i şeriflerin işaret ettiği manaları sınırlamak doğru değildir. Ancak bu asrın başından bugüne gelen süreç,  bu hadis-i şerifin manasını daha açık tefsir ediyor. Buharlı trenden başlayıp sesten 20  kat hızlı giden hipersonik uçakların icadına kadar yaklaşık ikiyüz yıl geçti. Şu anda saatte 1220 kilometre hızlı giden sesten beş kat daha hızlı giden uçaklarla yolculuk yapıyoruz.

İletişimde öyle değil midir? Samuel Mors`un yaklaşık 170 yıl önce geliştirdiği mors alfabeli telgraftan bugün neredeyse dünyanın yarsının kullandığı internet ve cep telefonlarına kadar iletişim başdöndürücü bir hızla çeşitlenerek artmaya devam ediyor.

Bütün bunların farkındayız, zaten görüyor ve yaşıyoruz. Marifet bunları tespit etmekle sınırlı değildir. Hızlanan zamanda bizim de hedeflerimize giderken hızlanıp hızlanmadığımızdır. Rabbimiz ayet-i kerimede “Fefirru ilallah – Allah`a kaçınız”(Zariyat 50) buyuruyor. Yine hayırlı işlere “koşun”, “yarışın” emirleri de aslında Allah`a giderken hızımızı gözden geçirmemizi gerektiriyor. Kıyamet suresinde “Hayır hayır, ey insanlar! Siz aceleden yanasınız! Siz aceleyi seviyorsunuz!” (Kıyamet 20) ayeti de, peşin olanı ve dünyevilikte süratli olanı sevdiğimizi söylerken, bir yönüyle   bizim bu hızı, ahiret için değerlendirmemizi istiyor.

İletişim ve ulaşımın hızlanması hayatın hepsini doğal olarak süratlendiriyor. Hiçbirimizin evinde artık yük taşısın diye merkep bağlı değil ve hapis dışında mektup nostalji oldu. Başkasının hızı ister istemez, içinde yaşadığımız sosyal realiteyi kuşatıyor.

      Hedeflerinin önemini kavratmakta yavaş davrandığımız için gördükleri hızın cazibesine kapılıp başı dönen gençlerimizin  kıldan ince kılıçtan keskin olan sırat-ı müstakim köprüsünden habire düştüklerine şahit olmanın acısından bahsediyorum. Tüfek icad oldu mertlik bozuldu diyenler, bugün cep telefonu ve internetin  kullanılış biçimini  görselerdi acaba ne derlerdi?

Kitap okumaya zaman bulamadığını söylerken, bilgisayar başında hedefsizliğin hızlı kurbanı olan gençlerimizin hızını kontrol edecek işaret ve işaretçilere çok acil ihtiyaçları var. Bugün gençlerin internete bağlanma hızından daha hızlı hareket edip o gençlere bağlanmak gibi bir zorunluluğumuz var. Tabi elimizde işaret levhalarıyla, yani hedeflerle birlikte.

Bütün kusurlarımız, bilgisizliğimizden değil, gücümüzün azlığından değil, zalimin engelinden değil yavaşlığımızdandır. İman fakiri, ibadet yoksulu, iffetini tüketen bir nesil yetişiyorsa bu tamamen yavaşlığımızdandır. Allah`a değil, Allah`tan kaçan yığınlar, batılın oyuncağı oluyorsa bunun sebebi yavaşlığımızdır. “İzlenmenin tek yolu başkalarından hızlı koşmaktır” diyor Francis Pıcabıa.  Toplum ve özelde de gençler bizi takip etsin istiyorsak başkasından hızlı olmaktan başka çare yoktur.

Hz. Yusuf`un vefatından sonra yaklaşık dörtyüz yıl boyunca Firavuna kölelik yapan İsrailoğullarını Hz. Musa(as) bir kaç yıl içinde, Allah`ın izni ve yardımıyla  Firavunun zulmünden kurtarmayı başardı. Yunus suresinin 83. Ayetinde ilk başta Hz. Musa`ya kavmin gençlerinin iman ettiği zikredilir. Yani o kadar hızlıydı ki, gençleri cezbetti. Rivayetlerde nüfüsu 600 bin civarında olan İsrailoğullarını bir gecede harekete geçirip Kızıldenize getirdiği ve devlet gücüne rağmen Firavunun  bu büyük kalabalığın çıkışını farketmekte geç kaldığı belirtilir. Hz. Musa(as), dönemindeki kölelik ruhu, bugünün internetinden daha hızlı ve tehlikeliydi. Bu virüs, kızıldenizi geçtikten sonra da nüksetti. Ama Tur dağından hızlı bir şekilde kavmi için geri dönen Hz.Musa(as) yine süratliydi ki, kırk yıl içinde Kudüs`ü fethedecek bir nesil çıkarmayı başardı.

Bugün Firavunların hızına değil kendi yavaşlığımıza hayıflanmak gerekiyor. Yavaş okuyan, yavaş düşünen, yavaş karar veren, yavaş adım atan, yavaş ilgilenen, yavaş hatırlayan, kısaca yavaş sürenlerin araçlarına özellikle genç yolcuların meyletmeyeceği açıktır. Hedefiniz Allah ise hızlanmaktan korkmaya da gerek yok.