• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

            Ekonomi denildiğinde iki çeşit profesör yani iki tür bilim adamı var. İkisi de alanlarına hayli hakimler. İki tarafın da finans yönetiminde ciddi tecrübeleri var. Birisi faize dayalı politikanın üretimle istihdamı mahvedeceğini delilleriyle savunurken diğeri faizi yükseltmenin yabancı yatırımcı çekeceğini, döviz ve enflasyonun böylece düşeceğini savunuyor.

Hangisine doğru deyip itibar edeceğiz. Bunun için ya ikisinin de söyledikleri sahada test edilip sonuçlarına bakılacak ya da onların üzerinde bir makama gidilecek.

Türkiye’de de her konuda olduğu gibi mesele dönüp dolaşıp o üst merciye geliyor.

İslamdan irtidat etmiş, Kurana sırt çevirmiş, Hakka cephe almış çevrelere göre üst merci mutlak surette batı düşüncesi. 

Bunlara göre yönetimde en doğru sözü batılılar söyler. İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar, İsviçreliler, Almanlar, Danimarkalılar, Hollandalılar, İtalyanlar, Norveçliler, Finlandiyalılar vs batı düşüncesini oluşturan kimler varsa onların kanunları baş tacı edilmeli, tavsiyelerine harfiyyen uyulmalıdır.

Bunlara göre eğitimde batılıların uygulamalarını tartışmak yobazlıktır, geri kafalılıktır, bilim düşmanlığıdır o yüzden çocuklar kesinlikle onların projesine göre eğitilmelidir.

Bunlara göre kadının rolü, ailenin fonksiyonu batılı hakim güçlerin açıkladığı şekilde yorumlanmalıdır. Evlilik, boşanma ve mirasla ilgili yasa ve yönetmeliklerde de batının emir ve yasaklarından asla dışarı çıkılmamalıdır.

Bunlara göre sanatın güzellik ölçüsü de batıdır. Müzik, resim, sinema, tiyatro, roman gibi tüm estetik ifade ve temsillerde yalnızca batının normları esas alınmalıdır.

Bunlara göre suç ve ceza deyince akla Dostoyevski de değil Lahey adalet divanı gelmelidir. Holywood filmlerindeki federal mahkemeler gelmelidir. Sonra hümanizm, postmodernizm gibi abuk sabuk fikirler, izmler filan gelmelidir. Ceza verirken “gölgelerin gücü adına” derken kılıcını göğe saplamaya çalışan “he man”  gelmelidir.

Bunlara göre para deyince “kılavuz istemeyen görünen köy” akla gelmeli. Tüm dünyanın parasının aktığı kapital havuzlar akla gelmeli. Newyork Borsası, Amerikan Merkez Bankası, Dünya Bankası, Londra, Amsterdam gelmeli.

Öyle ya dünyanın mevcut düzenini değiştirmeye de bundan kopmaya da mecalimiz, azmimiz, hacmimiz yetmeyeceğine göre itiraz edene “senin çapın bu işlere yetmez” deyip beş maymun deneyindeki beşinci şanslı(!) maymunluktan şaşmamalı.

Büyük bir iştahla bekledikleri; “Peki batılı ülkelerde neden faiz sıfır seviyesinde?” sorusuna “bak, onlar bu işi başarmış, biz de onların izinden giderek ancak başabiliriz” şeklinde verdikleri cevapla mest olup susmalı.

Seni zavallı İslamcı seni! Ne yapacaktın, yoksa eline megafonu alıp: “Beyleeeer! Faizi artırıp durduğunuz halde enflasyon düşmüyor, döviz yükseliyor, haydi Kuranla çelişmek umurunuzda değil de kendinizle niye çelişiyorsunuz” diye bağırasın geliyor değil mi?

Boşuna uğraşma. Sen seküler şartları sağlamadığın için prof mrof da olsan senin ekonomi yorumuna sadece burun kıvırılır, gülünür, acınır.

Sen faizi haram kılmakla yetinmeyip bunu bir de Allah’a ve Resulüne savaş açmak diye niteleyen ayetleri git vaazda oku, namazda oku, hatimde mukabelede oku.  

“Eee sayın Cumhurbaşkanı da bi ara faizi düşürün diye emrederken nas filan demişti”

Deme!

Siyaset ayrı maslahat ayrı, ekonomi ayrı.

Anladık.

O zaman ne yapar vatandaş Rıza.

Elindeki avucundaki parayı yüzde 40 faiz veren bankalara yatırır.

Ekip biçmesine gerek var mı?

Üretmesine, dükkan açmasına, iş kurmasına, iş vermesine gerek var mı?

Olur mu hocam bu hafta vaazda bu konuyu anlatın da millet, çalışsın ki çarklar dönsün, bir iki ayet, hadis de okuyuverin bi zahmet.

O değil de ev sahibi ile kiracının çok ötesinde büyüyen bir huzursuzluk var.

Ne gibi?

Araplara karşı artırılan ırkçılık, büyük umutlar bağlanan körfez sermayesini kaçırmaz değil mi?

Yok daha neler..

Huzursuzluk demişken, “Allah cc ile savaşmak” üzerine batılılar ne diyor acaba?