Yanlışlara karşı parola: “Ben Müslümanlardanım”
Hurafeleriyle ünlü filan hoca şöyle demiş.
Feraset ve basiret icazeti olmayan ünsüzlerden biri de gaza gelince lafının ayarını hayli kaçırmış.
Çok popüler başka bir zata takipçileri de artık “hayal kırıklığı hazretleri” demeye başlamışlar.
İlmi mevkilerinin vakarını bir kenara bırakan kelli felli bir iki alim, üç-beş yaş grubundaki çocuklar gibi birbirleriyle uğraşıyorlarmış.
“Yeryüzünde fitne (şirk) kalmayıp din, tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar” siyasetin, akademinin, sanatın, eğitimin, teknolojinin ve hayata dair her mevzinin ve her mevzunun ıslah edici bir aktörü olmakla sorumlu niceleri de kendi kanaat çevrelerinin davranış kalıplarına daha fazla kapanmakla meşgullermiş.
Hasılı kim ne halde olursa olsun bizim bu çağa söyleyecek sözümüz nettir, berraktır. Doğrular, kıymetler, halisane emekler baş göz üstüne. Yalnız, kimin ne yaptığının, ne dediğinin dikkatimizi dağıtmasına müsaade etmeden halle, fiille, kaville Hakkı anlatmanın azmi bize yeter de artar da.
“Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: 'Gerçekten ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kimdir?” (Fussilet 33)
Allah’a çağırmanın niteliğini ve salih amelin keyfiyetini artıracak bir imanla, marifetle kuşanma çabası omuzumuzda zaten ağır bir yüktür.
Toplumda hakka ve hakikate olan açlık ve muhtaçlık o kadar büyük ki, bunun mesuliyeti zaten “ben Müslümanlardanım” demeyi zorunlu kılıyor.
Allah’a(cc) çağıran kimse herhalde bunun için Kur’an ve Sünnet bilgisini gözden geçirmek durumundadır. Bu ise sürekli çaba ve gayret ister.
Güncel hadiseler için de sözümüzün mihengi bellidir.
Faiz konuşulduğu zaman kalkıp da Allah’ın kitabında bundan hiç bahsedilmemiş gibi ezik büzük bir ekonomi uzmanlığıyla ahkam kesmek “icbari” değilse asla İslami değildir.
Kim yaparsa yapsın, kim arka çıkarsa çıksın haksızlık ve adaletsizlik karşısında susmak da kelime-i şehadetin şahidliğine yakışmaz.
Festival, şenlik, konser, dizi film vs. diyerek gençleri toplumun örfüne, edebine, vakarına, camisine, ezanına, maneviyatına tam zıt bir takım etkinliklerle güya eğlendirenlerin(!) şu partiden bu aidiyetten olmalarının ne önemi var?
İfsad ifsaddır, hafife alan gibi görmezden gelen de bu cürme ortaktır. Dinden uzaklaşmanın ortaya çıkardığı bunca yozlaşma, başıbozukluk ve sapıklık ortadayken -şunun bunun tavrı onların olsun- “ben Müslümanlardanım, bunu asla onaylamıyorum, başörtüsü, İHL, Kur’an Kursu gibi nice bedel ödenmiş kazanımların içinin boşaltılmasına müsaade etmiyorum” demek gerekmez mi?
İsveç’le Türkiye anlaşıyormuş. Olabilir, hatta bu gelişme ülkenin menfaatine de denilebilir. Fakat Kur’an’a hakareti himaye etmesinin bir şekilde bedelini ödemesini istemek de tekbir gibidir, tesbih gibidir, şunun bunun hatırına terk edilemez.
Sisi, bu ay içinde Türkiye’ye geliyormuş. Gelebilir, hatta bu ziyaret ülkenin çıkarına da denilebilir. Fakat, haram liaynihinin hükmü değişmez. İlkeli olmanın haysiyeti, zahiren rahat olmanın konforuna değiştirilmez. “Ben Müslümanlardanım, babasının katiline o babanın mirasını haram kılan dinimin benden beklediği izzeti de gözetmek durumundayım.”
Avrupa Birliği’ne girme talebi tekrar gündem edilmiş. Konuşulabilir, hatta bu atakla vize serbestliği olmasa da başka kolaylıklar da sağlanabilir. Ancak AB’nin istediği tavizlere epeydir prim vermeyerek elde edilen bu kadar itibarı çöpe atar gibi “bizi yine alın” demek de yüz kızartan bir u dönüşü değil mi? Saik ne olursa olsun “ben Müslümanlardanım”..
Yetmez mi?