• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Ramazan Ayı Kur’an ayı olduğu için aynı zamanda Siyer Ayıdır. Çünkü Siyer, Kur’an’ın yirmi üç sene boyunca nazil olduğu zaman ve zeminin ayrıntıları demek.

Siyer Kur’an’ın sadece dil ile değil birebir yaşamın kendisi ile tilavet edildiği saadet asrı demek.

Siyer, ayet-i kerimelere konu olan his, düşünce, tutum, kanaat, etki-tepki, soru-cevap, sebep-netice ve hakeza hakikate dayanak teşkil eden tüm sözler, şartlar, kayıtlar, özellikler ve durumlar demek.

Siyer, kıyamete kadar maddeye de hükmedecek olan mana aleminde ideal misallerin, rol modellerin ve hatırlandıkça terapi ve tedavi edecek örnek şahsiyetlerin ilahi bir takdir ile belli noktalara yerleştirildiği sırlar tarihi demek.

Haram b. Milhan(ra) da o seçilmişlerin semasından. Bi’ri Maune’nin yetmiş şehidinden biri. Davetçi, Kur’an okuyucusu. İhanetle şehid edildiğinde mızrağın açtığı yaradan fışkıran kana ellerini bulayıp yüzüne ve başına sürerek, “Kâbe’nin Rabbine yemin ederim ki ben kazandım” deyişi ta o zamandan bugüne yankılanır durur. Onu katleden kişinin de bir süre sonra bu sözle iman ettiğini okuruz.

Sırtından vurulan birinin yemin ederek “kazandım” diye sevinmesini pozitivizmin rasyonel ölçüleriyle izah edemezsiniz. Bunu şu dünyanın mücevherlerinin tartıldığı hassas terazilerle tartamazsınız.

Hangi yöntemle olursa olsun yeter ki şu kısacık ömürde, vefasız, kararsız gelip geçici dünyada bir payecik, bir kâr, bir konfor, bir makam kazanalım diyerek kazancı ve başarıyı mutlaklaştırıp putlaştıranlar Haram bin Milhan(ra)’ın sözünde sembolleşen yüce ufuktan mahrum oldukları için onların gözünde siyer, hükmü çok eskilerde kalmış zevkli bir öyküden ibarettir.

Bir oy kazanmak için her gün bin yalan uyduranların kazancın hakiki olanına dair muhakeme ve idrak melekelerinin kapalı oluşu yer yer maneviyatın madde ile buluştuğu somut gerçekliğin duvarına çarpıyor.

Hikem-i Atâiye’nin “maza vecede men fekadehu ve maza fekade men vecedehu” yani “Allah'ı bulan neyi kaybeder ve O’nu kaybeden neyi kazanır” sözünü hoş melodili bir tekerleme diye algılayanlara asıl kazancın Hakk’a yakınlık olduğunu anlatmak ne kadar da beyhude bir çabadır.

Üstadın ifadesiyle; “Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.” Onun rızasını kazandıracak bir amele muvaffak kılındığında tüm dünya kendisinin olmuş gibi sevinen müminler için halkın teveccühünün de yeri bellidir.

Seccadeyi nakışlı bir dekor malzemesi görenler, Ramazan orucuna kavuştuğu için “vallahi kazandım” diyerek sevinenleri nasıl anlayacak.

Çocuğa gel seninle tanışalım diye eğilirken bir anda “arabi” “arabi” diye bir ses duyunca çocuğun Suriye’li olduğunu fark edip hemen oradan uzaklaşanlar, Afrika’daki, Suriye’deki, Filistin’deki, Arakan’daki kardeşleri için ırkını, dinini, dilini, rengini sormadan yardıma koşan Müslüman gönülleri nasıl anlayacak?

Kur’an Kursu gördüğünde içinden sürekli buraların kapılarına kilit vurmanın hesabını yapanlar, hatta bazen hızlarını alamayıp sözlü ve fiili saldırılarda bulunanlar, bir çocuğa bir harf öğrettiklerinde çocuğun sonra öğreneceği, yapacağı bütün hayırlardan nasipleneceğine inananları nasıl anlayacak?

Depremi sadece kırılan fay hattı, yer bilimi, deprem uzmanı üzerinden okuyup, kentsel dönüşüme engel olduklarını da bilerek yüzsüzce şuna buna saldıranlar, iki aydır deprem bölgesinde gece gündüz koşturup, oradaki depremzedelerin halini nasıl düzeltebiliriz, onların sofrasında nasıl sıcak bir aş olabiliriz, morallerini bir nebze nasıl düzeltebiliriz diye çırpınanların cennetten bir esinti gibi hissettikleri gönül huzurunu nasıl anlayacak?

Şimdi herkes neyi niçin kazanmak istediğini bir kere daha sormalı kendisine.

Siyer’le veda edelim. Mekke’nin Fethinden kısa bir süre sonra Huneyn zaferi ile çokça ganimet alınmıştır. Ancak Medine’den gelen Ensar, Peygamber’in (sav)’in artık kendi yurdu olan Mekke’den bir daha Medine’ye gelmeyeceğini düşünerek çok üzülünce Efendimiz(sav)’in onlara “Ey Ensâr! Onlar aldıkları mallarla, sürülerle, develerle evlerine giderken siz Peygamberle birlikte olmak istemez misiniz!” deyişi vardır ya bundan daha büyük bir kazanç tasavvur edilebilir mi?

Velhasıl, Ramazan ayının bir ismi de Furkan’dır. Kazanca ve başarıya farklı bakanları ayırır, seccade üstündeki toz gibi çırpar atar..