• DOLAR 32.322
  • EURO 35.15
  • ALTIN 2292.96
  • ...

Kocasının aşırı borçları nedeniyle çevredekilerin kendisini de dışladığını belirten okuyucumuz şöyle diyor:

“Kocam, bir üretim tesisi kurmak istedi. Parası çok azdı. Gitti onu bunu ikna etti ve çevresindeki arkadaşlarından yüklü miktarda para topladı. Ona o zaman, bunu yapma diye çok söyledim dinlemedi. Babamı da kendi kardeşini de dinlemedi. Topladığı parayı bir dolandırıcıya kaptırdı. Sonra eşime para veren arkadaşları onu da beni ve üç çocuğumu da düşman gibi gördüler. Ev, araba ne varsa hepsi elimizden gitti. Keşke onunla kalsa, gün geçmiyordu ki evimize birileri gelip bizimle kavga etmesinler. Ben çocukları alıp babamın evine geldim. Kocam da başka şehirdeki bir akrabasına gitti orada çalışıyor. Aslında daha önce de kocam bir akrabasına para kaptırmıştı. O zaman benim altınlarım da içindeydi. Uzun süre küsülü kalmıştık.

Şimdi hem kendini çevresine rezil etti hem de bizi perişan duruma düşürdü. Beni arıyor, hepsini bir şekilde öderiz filan diyor ama az değil ki, bana söylediği iki yüz bin lira, gerçeği kim bilir ne kadardır? En son illa ben burada ev tutacağım siz de gelin deyip duruyor. Evin masraflarıyla beraber borcunu nasıl ödeyeceksin diyorum. Allah kerim deyip geçiştiriyor. O kadar sarsıldım ki, hiç güvenesim gelmiyor. Ne yapacağımı şaşırdım.”

Feraset, basiret, siyaset, hikmet ve serveti göz ardı ederek rızkın onda dokuzunun ticarette, ticaretin de onda dokuzunun cesarette olduğunu bilip harekete geçmek elbette ki risk almak değil, riskin altında kalmak demektir.

Peki kendisi ikaz edildi dinlemedi ve olan oldu, başkaları da mağdur oldu, itimad zedelendi, zincirleme kazalar gibi sıkıntılar peş peşe geldi de şimdi ne olacak? Bu durumda yapılacak şey sürekli geçmişe taş atmak veya geçmişten atılan taşlara boynunu uzatmak değildir. Evvela samimi bir özür, nasuh bir tevbe ve güçlü bir pişmanlık ilanıyla birlikte borçları ödeme azim ve kararlılığını göstermektir.

Kaldı ki, ona para veren arkadaşları da, onun yüzünden eşini ve çocuklarını horlarken zulmetmişler. Yine kötü niyetli olmadığını bildikleri halde düşmanlık gibi aşırı tepkileriyle de insaf ve merhamet sınırını zorlamış gözüküyorlar. Öyle değilse şu ayet ve hadislere -haşa-bakışımız noksan demektir:

“Eğer borçlu darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara Suresi 280)

“Allah Teâlâ`nın kendisini, kıyâmet gününün sıkıntılarından kurtarmasını isteyen kimse, borcunu ödeyemeyene mühlet tanısın veya ondan bir bölümünü bağışlasın.” (Müslim, Müsâkât 32; Ahmed 2/ 23)

Bu konuda daha birçok Hadis-i Şerif sayabiliriz.

Yalnız, borcunu ödeme azminde olana da Allah`ın yardımı haktır: "Kim, ödemek arzusu iIe insanların malını alır ise, Allah onun borcunu, ona bedel eda eder. Kim de telef etmek niyetiyle halkın malını alırsa Allah onu telef eder." (Buhâri, İstikrâz 2)

Borcunu ödemeye başlamışsa ve izini kaybettirip kaçmayı kastetmiyorsa, güveni tüketmemiş demektir. Yeter ki dua ile Allah`ın rahmet kapısına varsın. Mesela şöyle niyaz ederek: “Allah`ım! Ey göklerin ve yerlerin Rabbi, bizim ve her şeyin rabbi, taneyi ve çekirdeği yaran, Tevrat`ı, İncil`i ve Kur`ân`ı indiren! Her şerlinin şerrinden sana sığınırım ki her şeyin iradesi senin elindedir. Önce sensin senden önce hiçbir varlık yoktur. Ahir olan sensin senden sonra hiçbir varlık yoktur. Zahir olan sensin senin üzerinde hiçbir varlık yoktur. Bâtın sensin senin ötende hiçbir şey yoktur. Benim borçlarımı ödettir ve beni fakirlikten kurtar.” (Müslim, Zikir 27; Ebû Dâvûd, Edeb 17; Tirmizi, Dua 19)

Dua bekleriz.