• DOLAR 32.511
  • EURO 34.97
  • ALTIN 2447.897
  • ...

Malazgirt ve diğer bütün zaferlerin elbette ki yad edilmesi mühimdir. Hatta kendimizden değil Hak`tan bildiğimiz fetihleri hatırlamak şükürdür. Bununla birlikte ihtişamlı merasimlerle, debdebeli nümayişlerle, kalabalık törenlerle ve şaşaalı anmalarla güdülen gaye kucaklayıcı, birleştirici, ıslah ve inşa edici olmalı.

‘Kadisiye Zaferi ile İran`ın kapıları Araplara açıldı` cümlesindeki rahatsız edici vurguya benzer daraltmalar değil, ‘Bizans`ın günümüzdeki gibi devasa şımarıklığına ilk defa okkalı bir darbe vuruldu` türünden genişletmeler daha açıcıdır. Bu cümleden sonra Türkler veya beraberinde Kürtler diye devam eden destanlar konuşulabilir.

Zaferlerin ve fetihlerin nostaljisi değil kültür ve geleneğidir esas olan. Mesela Bedir zaferiyle Müslümanlara öyle bir ruh üflenmiştir ki bununla kıyamete kadar şevk, heyecan, azim, kararlılık ve ümid aşılanmaktadır.

Üstelik bu, sadece Hendek, Hayber ve Mekke`nin fethi gibi o dönemle sınırlı da değildir. Hıttin, Ayn Calut, İstanbul, Çanakkale ve daha niceleri bir asabiyet hamasetine kapatılamayacak kadar devasa ruh kaynaklarıdır, enerji depolarıdır.

İslam literatürü zafer kavramını daha çok nasr, nusret, intişar, fevz ve fetih gibi kelimelerle anlatır. Bunların hepsi bir bağış, lütuf, ikram ve yardım gibi manaları da içerir.

O zaman zaferi nasip eden Allah`ın muradına muvafık bir hali kazanmak için çaba ve gayret şarttır.

Gelelim asıl meseleye. Yani şu zaferin göreceli keyfiyetine..

Geçmişin görkemli kazanımlarına istediğimiz kadar methiyeler düzelim sonuçta varacağımız yer şu ayet-i kerimenin anlattığı husustur:

“Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz, onların yaptıklarından sorumlu değilsiniz.”(Bakara Suresi 134)

Onların devrinde zafer denildiği zaman yalnızca askeri güçle, düşmana üstün gelme, toprakları ve kaleleri ele geçirme gibi mahdut bir iki konudaki başarı anlaşılıyordu.

Lakin günümüz dünyasında bilgi, algı, üretim ve pazarın anlattığı çok daha kompleks bir zafer tarifi var.

Eğitim alanındaki başarı şu anda ölçülebiliyor ve dün düşman surlarını yıkan ecdadın torunlarının matematik, fizik, kimya gibi kalelerin kapılarını açıp açamadıkları net verilerle tespit edilebiliyor.

Ticaret ve ekonomi sahasındaki başarı da öyle kolay görüntüleniyor ki, bunun için borsa, kur, ithalat veya ihracat rakamlarına gerek yok, cebinizdeki paranın hareketlerini izlemeniz yeterli.

Üretim ve pazarlamada tüm dünyayı örümcek ağı gibi örmüş küresel firmaların ulaştıkları yere kendi backgroundlarını da götürdükleri bir vakıa olduğuna göre bu meydanda kazandığımız zaferleri de konuşmak gerekiyor.

Tarım, hayvancılık, çevre, madencilik, sanat, siyaset, aile ve akademiden yazılım ve yapay zekaya kadar yüzlerce cephe var. Buralarda kaybedildiği zaman, eldeki anahtarların pek kıymet-i harbiyesi olmuyor.

Her yıl on tane hedef konsa ve mesela bu sene kodlama, yazılım, vs. için savaşacağız ve bunların kapılarını tam hakkını vererek Anadolu`ya açacağız dense..

O vakit geçmişin şanlı zaferleri, bizde buldukları ruhları ile tarihteki kabirlerinden dirilirler ve kutlamalar çok manidar olur.

Ve tekrar edelim, herhangi bir konuda Hak Teala`dan zafer mi istiyoruz? Yol belli: "İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır." (Necm Suresi 39)