• DOLAR 32.51
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Rahmet melteminden sana bir selam eyleyen gönül, huzurun dergahına erişir elbet... Rahmetenlil alemine aşk ile tüten şiirler nakşolur tarihin tozlu sayfalarında. Bir seher susukunluğunda rahleye sürülen parmaklar bilir peygamber kokusunu.

Asırlar geçeli kaç gönülde dem tutar aşkın Efendim! Aşkın ebed sayhası aks-ı sada eder her alemde. Dağ, taş söylenir. Dile gelir Efendim! Sen ki Mah-ı tâbânım, Sen ki gönlümü şen eyleyen aşiyanım, Sen ki hasret oklarıya yüreğimi pare pare eyleyen canşikârım… Ölümün elinden tattım hayatı, alıştım suskun denizlerin tenha guşelerinde yarım bırakılmış bir ömrü harcamaya. Hayalin bağrı yaradır senin elinde. Vuslatın kafesinden azadelik besteleri yankılanır Efendim! Sevda ile kanayan gönlüme, hasretle parelenen ömrüme, gözyaşlarından duvarların nemlendiği hüzünler kulübesine bir gelseydin Efendim! Yakup`un gözyaşlarını kaybettiği yerde Yusuf`unu arayanlar bulsaydı izinin tozunu. Kenan yitiverse, gam değildi Efendim…

Asırların boynumuza iliştirdiği hicran hablinden kurtar bizi ne olur… Memleket yamaçları hasretle kuşanmış, yolunu gözler. Bahara küskün bülbüller bahçelerde sükuta kapandı. Bitmek bilmez hasretin yorgun vakitlerinde. Ne olur Efendim! Bir sevinç haresini bırakıver gönüllerimizin orta yerine… Bunca zamanı tesbihinde sabra çevirip ahını yüreğine yazan mecnun gönüllere inşirah ol Efendim!

Gelişinle şehirler; Şen şakraktı bir vakitler… Hanelerimiz, şehirlerimiz, adın ile müşerrefti Efendim! Şehirlerin yüreği seninle kanatlanır, gözleri senin cemal-i pakinle kamaşır, her efganın mecruh sinesi senin adına yandırırdı kelamın şeyda satırlarını…

Sen ki aleme teşrif edeli; ruhunu katleden bir zamanın, masumiyeti namahrem ellerde kirleten bir çağın solgun yüzüne renk, ölmüş kalbine can oldun. İnsanlığın karışmış aklına istikamettin Efendim!

Öyle bir hâl ile söyleşirdi kelimeler. Söylemek çare etmezdi esrik kademkeşin saklı cehrini. Dağılırdı ufukların sıkılgan bekleyişi. Varırdı yenik hayallerin son durağına. Getirir eski günlerin üstü örtülmüş, kahverengi tülbentlere sarılı, o eskimiş, o dağılmış, o unutulmuş hatıraları…