• DOLAR 32.576
  • EURO 34.912
  • ALTIN 2438.71
  • ...

Dün 15 Temmuz darbe girişiminin altıncı sene-i devriyesiydi. Büyük şeytan ABD destekli bu darbe girişimini bir kez daha lanetliyor ve müslüman halkımızın bu zaferini kutluyorum.

Hilafetin kaldırılmasıyla imameti düşmüş tespih taneleri gibi dağılan İslam âlemi, zillet hali yaşamaya başladı ve hala devam ediyor. Osmanlı coğrafyasında onlarca yapay devlet kuruldu. Bu devletler, emperyalist güçlerin güdümünde olan azınlıklara teslim edildi. Halkı Müslüman olan bu devletlerin başındaki sözde yöneticiler, batıya karşı lisan-ı halleriyle “Emirlerinize Amadeyiz Efendim” şeklinde bir duruş sergiledikleri gibi İslam coğrafyasının yeraltı ve yerüstü zenginliklerini de onlara peşkeş çektiler ve çekiyorlar.

Bu devletlerden, kim batının güdümünden çıkmak istemişse veya onların çıkarlarına muhalif düşünmeye başlamışsa değişik darbe ve komplolarla hizaya getirilmiştir.

İşte 15 Temmuz, Türkiye'yi hizaya getirme girişimiydi ancak olmadı. Bütün hesapların üstünde hesabı olan Allah buna izin vermedi.

15 Temmuz, hem Türkiye hem de İslam âlemi için bir milattır.

15 Temmuz, iman gücünün ağır silahlara galebe çaldığının ispatıdır.

15 Temmuz, Müslüman halkımızın mukaddesatı uğruna yazdığı destanın adıdır.

15 Temmuz gecesi; Müslüman halkımız yekvücut olup ebabiller gibi Ebrehe'nin ordusunu tarumar ettiler. O gece meydanlarda etten duvar ören yiğitler, tankların paletleri altına yattılar, ağır silahların üzerine üzerine yürüdüler, tekbir ve salâvatlarla canları pahasına necis postallara geçit vermediler. O gecenin onuru olan Müslüman halkımız, görevini fazlasıyla yerine getirmiş ve ondan sonra yapılması gerekenleri siyasi iktidara bırakmıştır.

Bilmeliyiz ki darbe ile ilgili halkın bir, yöneticilerin ise iki temel görevi vardı. Halkın görevi o gece ölümüne direnmek, yöneticilerin ise hem o gece cesaret ve hikmetle karar vermek hem de bilahare o gece destan yazan Müslüman halkın beklentilerini yerine getirmektir. El hak, Sayın Cumhurbaşkanı birinci görevini yani o gece yapması gerekeni yapmıştır ancak ikinci temel görevini büyük ölçüde yerine getirmemiştir. Bunların birkaçını sıralamak istiyorum.

- O gece aynel yakin şahit olduk ki Müslüman halkımız sadece mukaddesatını koruma refleksiyle meydanlardaydı. “Mukaddesatını koruma ve bu uğurda şehit olma” vurgusu yapılması gerekirken “Demokrasiyi koruma ve bu uğurda şehit olma(!)” safsatasını sürekli dillendirmeleri.

- 15 Temmuz üzerinden, Müslüman halkımızın harcı ve sigortası olan İslami Cemaatler ve STK'ları hedef alan çevrelere karşı yüksek sesle tepki vermemeleri.

- İslami kavramları yıpratmak amacıyla kamuoyunda bir algı oluşturmak isteyen çevreler, özellikle “Cemaat”, “Hoca”, “imam” gibi kavramları sürekli gündemde tutuyorlar. Buna tepki verme yerine hikmetsizce aynı dili kullanmaları.

 - Ergenekon, FETÖ vb karanlık yapıların kumpasları ile on yıllardır zindanlarda mağdur edilen nice yusufilere yeniden yargılama yolunu açmamaları.

- Ümmet ve Ümmetçilik vurgusu ön plana çıkması gerekirken Türk ve Türkçülük vurgusunu kullanmaya devam etmeleri…

İnd-i İlahi'den bir tokat gelmeden daha sayamadığım onlarca maddeyle ilgili somut adımlar atılmalıdır.