• DOLAR 32.395
  • EURO 35.057
  • ALTIN 2326.372
  • ...

Malumunuz gündemde devlet ile cemaatlerin ilişkisi üzerinden ciddi bir tartışma var. Her kesimden çok faklı sesler çıkıyor. Bu arada Diyanetin ülke içindeki konumu, vaizlerin, müftülerin, imamların görevleri gibi konuların da gündemde olması hayırlara vesile olabilir. İnşallah Şairin de dediği gibi ‘`Hak şerleri hayr eyler/Zannetme ki gayr eyler/ Arif onu seyr eyler /Mevla görelim neyler/Neylerse güzel eyler`` şerler hayra tebdil olur.

Evet, Başbakan Binali Yıldırım`ın Ankara'daki istişare toplantısındaki şu açıklamaları  "Diyanet'in hiçbir alanındaki arkadaşlarımız bürokratik alana kendini teslim etmemelidir. İmamlarımız, vaizlerimiz hayatın içinde olmalıdır. Cemaatini tanımayan bir imam görevini hakkıyla yapmış sayılmaz. Sorumluluğumuz tüm insanlığa karşıdır.” Evet, bu sözleri ile hayatın içinde görev yapan ciddi bir Diyanet kurumuna ihtiyacın olduğu vurgulanmış. Gerçekten de Diyanet Kurumu güçlendirilmesi gerektiğini birçok yazımızda ifade etmiştik. Hatta bazı okuyucularımız sürekli MEB ve Diyanet ile ilgili yazıyorsunuz şeklinde serzenişleri bile oluyor. Ama belirtelim ki bu ülkede en çok ihmal edilen, suiistimal edilen iki kurum var: Diyanet ve MEB.

Evet, Diyanet Akademisi'nin kurulmasına karar verilmiş olması çok sevindiricidir. Gerçekten de Diyanet personelinin özellikle İmam-hatiplerin buna ihtiyacı var. Bu ülkede az bir eğitimle çok şey beklenilen tek memur imamlardır. Hiçbir öğretmen lise diploması ile ders veremez. Ama liseden mezun olmuş bir genç imamdan yüzlerce çocuğa ders verilmesi beklenir. Bu durumda olan binlerce imam arkadaşımız var. Lise mezunu olur olmaz imalığa başlayıp eğitimine ara veren ve emekliliğe yaklaştığı halde eğitimini tamamlamamış olan nice personel var. Bu konuda devletin cami imamları profilini değiştirmesi gereklidir. Hep soruyorum: Acaba niçin İlahiyat mezunları imam olmaz? Niye genelde lise mezunları imam olur? Veya Lisansını tamamlayan imamlar niçin Diyaneti bırakıp başka kurumlara geçiş yaparlar? Çevremdeki imam arkadaşlara bu soruyu sorduğumda birçoğundan aldığım cevap genellikle aynıydı, imamlar diyorlar ki: “Personelini en çok ihmal eden, ezen, önemsemeyen, azarlayan ve işten atma ile tehdit eden kurum Diyanet!`` Gerçi Allah var, Mehmet Görmez ile çok şeyin değiştiğini de belirtiyorlar, imamlar.

Evet, yazımızın çoğunu yine Diyanet içindeki iyileştirmelerin gerektiği konusuna ayırdık; ama herkesin Diyanetin daha güçlü olması ve hayırlı işler yapması için destek olması gerektiğini belirtmek isteriz. Kur`an`ın hükümlerini kimseden korkmadan açıklayabilecek, helal ve haram mefhumunu toplumda uygulatabilecek kadar yetkili bir Diyanet…

Gelelim cemaatlerin ülke içindeki konumuna… Bir kere cemaatler bu ülkede Hakkı ayakta tutmak için bir nevi Kuvayi Diniye görevi görmeye çalışmışlardır yıllardır. Fetö üzerinden tüm İslami yapıları hedef tahtasına oturtan Nihal Atsız`ın ırkçı masalları ve romanları ile büyüyen kafatasçı bir zihniyeti unutmamak gerektiğini vurgulamak isteriz. Bu ülkede Devlet içinde yuvalanıp devleti sufli amaçlarına alet etme yöntemini biz ilk olarak İttihat ve Terakki diye kendini tanıtan yapılarda görüyoruz.  Bu yapılar hep İslam ile savaşmayı kendilerine bir amaç edinmiş ve sonuç olarak “Siyasal İslam” diyerek hayata ve nizama hakim olan İslam`ı ülkede kaldırmaya teşebbüs etmişler.

İslam`ın yetim kaldığı bir dönemde birçok din alimi çalışma yapmış ve her biri bir kalkan olmuştur. Biz cemaatleri esnaflara benzetiyoruz. Nasıl ki toplumda fırıncıya, tatlıcıya, kuyumcuya, manava ve bin bir türlü esnafa ihtiyaç varsa aynı şekilde toplumda cemaatlere de ihtiyaç vardır. Her tarikatın, cemaatin bu topluma kattığı farklı faydalar var.

Diyanet İşleri Başkanlığı, daha önce 30 kadar cemaat ve tarikatla ön görüşme yaptı. Görüşmeler sonrasında 5 ilke belirlenmişti. Bu tür çalışmaların Diyanet tarafından daha sıklıkla yapılması ve cemaatlerin birikim ve tecrübelerinden istifade edilmesi gerektiği düşünüyoruz. Ama sakın ola bu işe İttihat ve Terakki gibi düşünen ırkçı, komünist, Devleti dinin üzerinde gören bir anlayışın sahibi kişiler bulaştırılmasın. Bu tür çalışmalar bu zihniyete kurban edilmesin. Unutmayalım ki iyi niyet iyiliği doğurur.

Selam ve dua ile….