• DOLAR 32.515
  • EURO 34.988
  • ALTIN 2437.887
  • ...

Geçtiğimiz hafta içerisinde (18 Eylül-Çarşamba) Silopi HÜDA PAR ilçe binasına molotoflu saldırı gerçekleştirilmiş; aynı gün içerisinde de, Şırnak`ta kimliği belirsiz (!) kişiliksiz kişilerce HÜDA PAR üyesi mütedeyyin birinin evine ve arabasına bomba atılmıştı.

Halka ve gücünü halkın değerlerinden alan İslami kurumlara, bu ve benzeri saldırılar daha önce de gerçekleştirilmişti. Özellikle de, Mustazaflar Camiası`nın siyasi partisi HÜDA PAR`ın kurulmasından sonra bu menfur saldırılar hız kazanmıştı.

Ceylanpınar HÜDA PAR ilçe binasına bomba-molotof atılması (1 Mayıs), Cizre`de iki HÜDA PAR üyesinin evlerinin bombalanması (15 Ağustos), Yüksekova`da bir HÜDA PAR üyesinin kaçırılması (22 Ağustos), Silvan HÜDA PAR ilçe binasına bomba-molotof atılması (22 Ağustos) ve bazı yerlerde HÜDA PAR üyelerinin taciz edilmesi; HÜR DAVA PARTİSİ`nin siyasete girmesinden sonra yaşanmış olaylardır.

Eğer ki bu menfur saldırıları üstlenen gruplar çıkmasaydı, yani saldırılar meçhul kalsaydı şu soruları soracaktık; Halkın tepkisine ve nefretine sebep olan bu çirkin saldırıları/bombalamaları kim ya da kimler gerçekleştirmektedir? HÜDA PAR`ın siyasete girmesinden, fark gözetmeksizin insanlığa hamilik yapmasından ve Kürtlerin verilmesi gereken temel haklarını talep etmesinden kim ya da kimler rahatsız olmaktadır?

PKK`nın gençlik yapılanması olan ve kendilerini Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) olarak adlandıran yapının saldırılardan kısa bir süre sonra büyük bir başarı elde etmiş gibi açıklama yapması/saldırıları üstlenmesi bu soruları sormamıza (ve cevaplarını düşünmemize) gerek bırakmamıştır.

Daha öncelerde, PKK ve siyasi kolu BDP`yi zorda bırakan ve halkın (özellikle de Kürt halkının) nefretine sebep olan saldırılardan sonra şu (ve benzeri) açıklama(lar) yapılırdı; “Bizim inisiyatifimiz dışında gelişen münferit bir olaydır.”

Ancak HÜDA PAR il-ilçe binalarına atılan bombalardan ve üyelerine yapılan alçakça saldırılardan sonra PKK/BDP cenahından ne böyle bir açıklama ne de herhangi farklı bir açıklama medyaya yansımamıştır.

YDG-H`nin saldırıları üstlenmesinden sonra PKK ve BDP cenahından herhangi bir açıklama yapılmaması; PKK ve BDP`nin, YDG-H`nin arkasında olduklarının ve ehli vicdan herkesin tepkisine neden olan bu jakoben saldırıları teyit ettiklerinin sonucunu karşımıza çıkarmaktadır.

İslami yapılara geçmişten beri tahammülsüzlüğüyle ve düşmanlık yapmasıyla bilinen PKK ve son zamanlarda türeyen gençlik yapılanması YDG-H, HÜDA PAR üzerinden İslami camialara karşı yaptığı bu saldırılarla ne amaçlamakta, neyi hedeflemektedir?

Hürriyeti, hakkaniyeti, kardeşliği, zulmün sona ermesini amaçlayan, gerçek adaleti tesis etmek için yola koyulan ve halkın maslahatı ve menfaati için bedel ödemekten imtina etmeyen (etmeyecek olan) bu erdemli insan topluluğundan (HÜR DAVA PARTİSİ`nden) ne istemektedir?

Halka acı ve gözyaşından başka bir şey vermeyenlerin, hak ve özgürlükler için mücadele ettiklerini açıklamalarına rağmen halkın hak ve özgürlüklerine sınırlama getirenlerin; gücünü halkın asli değerlerinden alan, halkın huzurunun bozulmaması için kendisine yapılan birçok saldırıyı sineye çeken ve yine halkın huzuru için aynı yöntem ile karşılık vermeyeceğini defaatle dile getiren yapılardan bir şey istemeye hakkı var mı?

Allah aşkına! Böyle bir şey olabilir mi? Hem barış ve demokrasi için mücadele ettiğini söyleyeceksin; hem de, halkın teveccüh gösterdiği oluşumlara hayat hakkı tanımayacaksın, onlara karşı aşağılık ve acımasız yöntemlere başvuracaksın.

Çoğunluğu Müslüman olan halka, ‘Din halkları uyutan bir afyondur` tezini ortaya atanların düşüncelerini benimsetmeye çalışacak, bu düşüncenin Kürt halkının içerisine yerleşmesi için çalışmalar başlatacaksın. Belli aralıklarla, ‘Bölgede laikliğin teminatı ve sigortası biziz` açıklamalarında bulunacaksın.

Cumhuriyetin bidayetinden bu yana rejim tarafından insanlık dışı zulümlere uğrayan Kürt halkının gasp edilmiş haklarının iade edilmesi için çalışmalar başlattığını ifade edeceksin; diğer taraftan da, senin gibi düşünmeyen Kürt halkının hak ve özgürlüklerini kısıtlayacak, varlığına kasdedeceksin.

Ve her fırsatta halkın yegâne temsilcisi olduğunu ifade edeceksin. Halk da bunu kabul edecek, öylemi? Hiç sanmıyorum! Hele ki, dini hassasiyet sahibi insanlar bunu asla ve asla kabul etmeyeceklerdir. Nasıl kabul etsinler ki! Gücünü Hakk`tan ve toplumun değerlerinden alan kişi ve kurumlara saldıranların ve İslam`a düşmanlık güden ideolojilerin savunucuları; hak ve hürriyet, kardeşlik ve adalet, huzur ve barış özlemi çeken insanların, Müslümanların temsilcileri olabilirler mi?

Aziz halkımızın, hak ettiği şekilde temsil edildiğini ve yönetildiğini görmek temennisiyle…