• DOLAR 32.35
  • EURO 35.141
  • ALTIN 2310.236
  • ...

Bugün Dünya Kudüs Günü. Malum 1979’dan bu yana her Ramazanın son Cumasında İslam beldelerinde “Dünya Kudüs Günü” adıyla muhtelif etkinlikler düzenlenmektedir.

Pandemi kısıtlamalarından dolayı iki Ramazandır Kudüs âşıkları olarak kitlesel etkinlikler için meydanlara inemiyoruz. Meydanlara inemiyor olmamız, Kudüs’ü gündem yapmamıza engel değildir.

Her durum ve her şartta, biz Müslümanların kırmızıçizgisi olan ve tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Kudüs’ü gündem yapmamız gerek. 

Neden mi? Çünkü Kudüs bizler için bir davadır. Aynı zamanda akide meselesi olduğundan ötürü asla vazgeçmeyeceğimiz bir beldedir.

Kudüs, Allah’ın Müslümanlara vaadi ve Hz. Peygamberin emanetidir. Dolaysıyla Kudüs İslam’ındır. İslam’ın olan bir beldeden, Kur’an’da övgüye mazhar olan bir mescitten Müslümanların vazgeçmesi düşünülebilir mi?

Ama bugün Kudüs’ümüz işgal altındadır, ilk kıblemiz siyonistlerin kirli postallarıyla kirletilmektedir. Ve orada Müslümanlar ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir.

Kendi öz toprakları olmalarına rağmen Müslümanlar, rahatça ve özgürce Kudüs’e girememekte, Mescid-i Aksa’da istedikleri gibi ibadet edememektedir.

İşgal rejimi yıllardır keyfi uygulamalarla Kudüs’te istediğini yapmakta, kimi zaman basit gerekçelerle Müslümanları gözaltına alıp tutuklamaktadır.

Siyonist rejim aynı şekilde, Filistin davasına ve ümmetin ortak değeri olan Mescid-i Aksa’ya canları pahasına sahip çıkan direniş cephesine yönelik de saldılar gerçekleştirerek onların mukavemetini kırmaya çalışmaktadır.

İşgalciler, yaptıkları zulüm ve uyguladıkları baskıyla ve dahî haddi aşarak fanatik yerleşimcilerin eliyle Filistinlilerin evlerini çalıp gasp etmekle âlem-i İslam’a kafa tutmaktadır.

Bir avuç işgalcinin, âlem-i İslam’a kafa tutması kabul edilecek bir durum değildir. Zilletle eşdeğer olan bu durumun, âlem-i İslam’ı derin derin düşündürtmesi ve bilahare harekete geçirmesi gerekmektedir.

Artık ümmetin gaflet uykusundan uyanma vakti gelmedi mi Allah aşkına! Daha ne zamana siyonistler Müslüman kardeşlerimizi suçsuz ve sebepsiz bir şekilde katletmeye, onları ev ve yurtlarından çıkarmaya ve haksız bir şekilde zindanlara atmaya devam edecek!

Eğer ümmet sessiz kalmaya devam ederse, yahudi yerleşimciler işgal rejiminin yönlendirmesi ve desteğiyle Filistinli mazlumların evlerini gasp ederek yürekleri yaralamaya devam edecek.

Kudüs başta olmak üzere işgal altında bulunan İslam beldeleri bugün hiç olmadığı kadar dünya Müslümanlarının yardım ve desteğine ihtiyaç duymaktadır.

Müslümanlar eğer zulme maruz kalan kardeşlerine bugün el uzatmayacaksa ne zaman el uzatacak, bugün yardım bekleyen direniş güçlerine yardım etmeyecekse ne zaman yardım edecek?

Dünya Müslümanları direniş cephesini maddiyatla, duayla, fiili olarak yanlarında bulunarak desteklemelidir. Eğer İslami direniş hareketleri olmasaydı işgal rejimi oradaki kardeşlerimize daha büyük zulümler yapmayacak mıydı?

İşgal rejimi güçten anlar, boykottan anlar, yaptırımdan anlar, ekonomik ambargodan anlar, ilişkilerin sona erdirilmesinden anlar. Bunun olması için de direniş sathının güçlü durumda olması icap eder.

İnsanlıktan nasiplenmemiş siyonist zihniyete karşı, can ve mallarıyla, güç ve imkânlarıyla mücadele eden direniş hareketlerinin her açıdan desteklenmesi gerekmez mi?

Elbette imkânlar seferber edilerek direniş cephesinin maddi manevi desteklenmesi gerek. Aynı şekilde âlem-i İslam’ın da üzerine düşeni yapması gerek.

Yapıyor mu peki! Şu soruyu tüm Müslümanların kendine sorması gerek; acaba bugüne değin ne yaptık Kudüs için, ilk kıblemizin siyonist postallardan temizlenmesi ve özgürlüğüne kavuşması adına üzerimize düşen sorumluluğun yüzde kaçını yerine getirdik?

Ancak geç değildir henüz. Zira hala umut vardır. Kudüs özgür olacak ve prangalarından kurtulacaktır. İnanıyoruz ki Kudüs’ün kurtuluşu, her zamanınkinden daha yakındır.