• DOLAR 32.551
  • EURO 34.915
  • ALTIN 2435.08
  • ...
Son birkaç yılda İslami argümanlara ve İslam`ın mukaddesatlarına yapılan saldırıları kısaca hatırlayacak olursak:

Danimarka`da Jyllands Posten adlı bir gazetede 30 Eylül 2005 tarihinde Hz. Muhammed (s.a.v)`i terörist gösteren karikatürler yayınlanmaya başlandı. Karikatürlerde İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) saldırgan terörist olarak çizilmişti. Dünya Müslümanları bu karikatürlere büyük tepki göstererek sokaklara döküldü.

Hollanda`da aşırı sağcı “Özgürlük Partisi” başkanı Geert Wilders tarafından 27 Mart 2007 tarihinde, açıkça Peygambere ve Kur`an`a hakaret eden “Fitne” adında kısa bir film yapıldı. Film yapımcısı hakkında açılan dava, Amsterdam mahkemesi tarafından beraatla sonuçlandırıldı.

Bütün uluslararası organizasyonlara tarafsız (!) olduğu için ev sahipliği yapan İsviçre`de minare rahatsızlığı başladı ve 29 Kasım 2009 tarihinde yapılan “minare referandumu” sonucunda, halkın % 57.50`sinin oyuyla camiye minare yapmanın yasaklanması kararı çıktı.

Fransa`da tesettür aleyhinde uygulamalar görüldü. Havalimanlarındaki güvenlik cihazlarından geçen tesettürlü bayanların başörtülerini açmaları şartı, pek çok havalimanının güvenliğinden sorumlu SGA firması tarafından uygulanmaya başlandı.

Almanya`da Köln eyalet mahkemesi sünnet etmeyi, kesici bir aletle kasten yaralama suçu sayarak çocukları sünnet ettirmeyi yasakladığını açıkladı. Ancak tüm kesimlerden tepkiler gecikmedi; “Sünnet yasağının din hürriyeti ile bağdaşlaştırılamayacağı” ifade edildi.

Amerikalı rahip Terry Jones, “İslam`ın şeytanın dini olduğuna inanıyoruz” açıklamasını yaptıktan sonra, 11 Eylül 2010 gününü de “Kuran yakma günü” ilan etti. Ancak, her kesimden gelen sert tepkiler üzerine bu ucube eyleminden vazgeçmek zorunda kaldı.

Eylül 2012`nin ilk haftasında, Amerika`da yaşayan Kıpti bir Hıristiyan olan Nakoula tarafından İslam Peygamberine ve onun masum eşlerine hakaret eden iğrenç bir filmin fragmanı yayınlandı. Dünya Müslümanları bu filme büyük tepkiler gösterdi. Libya`daki protestolarda, ABD büyükelçisi Christopher Stevens ve 3 diplomat öldürüldü. (*)

Batılıların bile asıl sebebini bilmediği bu haksız saldırı ve ithamlar, “İslamofobi” adı altında yapılmaktadır.

NEDİR İSLAMOFOBİ?

İslamofobi kelime anlamı olarak “İslam korkusu” anlamına gelmektedir. Bu düşünce, Müslümanlardan korkma, çekinme, düşman görme içgüdüsünü ifade etmektedir.

İslamofobi denilen şey, esasen İslam dinine karşı duyulan düşmanlığı ifade etmektedir. Türkiye`de genellikle İslamofobiya kavramı Batılı devletlerin tutumları ile buralarda yaşayan düşünürlerin düşüncelerinden hareketle izah edilir. Bunun çok sayıda örneklerini sıralamak mümkündür. Elbette, Batılı devlet ve düşünürlerin İslam dinine karşı duydukları ötekileştirici ve mücadele edici tutum sergilemelerinden kaynaklanan sebeplerden dolayı, özellikle Batılı ülkelerde İslamofobinin yaygın bir şekilde mevcut olduğu söylenebilir. (1)

Tarihi kökleri İspanya`da Endülüs`ün İslam tarafından fethedilmesine kadar iner. Haçlı seferlerine asker devşirmek isteyen kilise mensuplarının yaptığı propagandalar ile fikir zemini Hıristiyanlığa karşı tehditler ve tehlikeler üzerinde oluşturulmuş olan “İslamofobi”, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki ilişkilerin, tanışıklığın yaygınlık kazanması ile yüzyıllar içerisinde azalmış iken yaklaşık son 10 yıldır yeniden popülarite kazanmıştır. (2)

İslamofobi, aslında İslam karşıtlarının geçmişten süregelen planlı bir projesidir. Zira geçmişten günümüze İslam karşıtları/düşmanları, İslam`a ve Müslümanlara karşı daima teyakkuz halindedirler. Hiçbir zaman İslam`ın yükselişini ve Müslümanların sayılarının artmasını içlerine sindirememişlerdir. Müslümanların bir yerde çoğaldığını gördükleri anda, planlı desiselerini hayata geçirmeye çalışmışlardır.

İslamofobi, özellikle Batı ülkelerinde belirgin bir şekilde görülmekte ve Avrupa`da hayatını sürdüren Müslümanlar bu uygulamalardan etkilenmektedirler. Hatta bazı Müslümanlar hayatlarından büyük endişe duymaktadır. Tabi bunun en büyük sebebi, Avrupa`da yayın yapan gazete, dergi ve TV`lerin çoğunun İslam ve Müslümanlar hakkında olumsuz yayın yapmalarıdır. Bu yayınlara ek olarak bazı marjinal politikacıların İslam karşıtlığı söylemleri de, Avrupa`da yaşayan Müslümanların dışlanmalarına ve ayrımcılığa uğramalarına sebep olmaktadır.

İnsanlığın/toplumun ıslah ve ihyasını istemeyenler, sürekli İslamofobiyi gündeme getirmektedir. İslam`a ve Müslümanlara karşı tepki ve saldırıların artması için bu yolu kullanmaktadırlar. Bu yol ile insanların İslam`dan uzaklaşacağını, İslam ile aralarına mesafe koyacaklarını düşünmektedirler. Ancak yapılan/yapılmaya çalışılan her çalışmaları başarısız olmakta, saldırıları da daima akim kalmaktadır.

NEDENLERİ NELERDİR?

Kanaatimce İslamofobinin ortaya çıkmasının en büyük nedenlerinden biri, İslam`ın hayat bahşeden ilke ve prensiplerinden her insanın etkilenmesi gösterilebilir. Zira İslam`ın hayat bahşeden, yol gösteren ve yön veren ilkeleri anlaşıldıkça, İslam karşıtı oluşumların idame şansı kalmayacaktır. Son yıllarda İslam karşıtı oluşumların İslamofobiyi daha sık kullanmaları, gündeme getirmeleri bunun içindir.

İslamofobinin ortaya çıkması ve etkisini sürdürmesi, Avrupalı siyasetçilerin ırkçı politik söylemlerini defaatle tekrar etmelerinden kaynaklanmaktadır. Birkaç oy fazla alma adına nefret söylemleri kullanan Avrupalı siyasetçiler, politik dengeleri değiştirme adına insanları, Müslümanlara ve İslam`a karşı kışkırtmaktadırlar. İnsanların/toplumların arasına barış, sevgi, hoşgörü ve anlayış telkin etmek yerine, düşmanlığı aşılamaktadırlar.

Batı ülkelerinde İslam dininin resmi din olarak tanınmaması, İslamofobiyi biraz daha körüklemektedir. Batılıların İslam`a mesafeli yaklaşmasına, aşırıların ise saldırı ve hakaretler yapmasına sebep olmaktadır.

İslamofobiyanın etkisini sürdürmesinin bir diğer nedeni de, Batılı ülkelerin yöneticilerinin yapılanlar karşısında tepkisiz kalmaları ya da kimi zaman destek vermelerinden kaynaklanmaktadır. Zira ülke yöneticileri, İslamofobiya karşısında daima sessiz ve tepkisiz kalmaktadırlar. Gerekli yaptırım ve cezayı vermemektedirler. Böylece Avrupa`da yaşayan Müslümanların en temel haklarından mahrum kalmasını sağlamaktadırlar.

Oysa çok sesliliğe önem veren, özgürlükçü, eşitlikçi ve medeni (!) Avrupalı yöneticiler, tüm inançlara ve bütün ırklara eşit mesafede yaklaştıklarını ifade etmektedirler. Dolaysıyla, daima insan hak ve hukukundan, demokratik adalet ve eşitlikten, barış ve kardeşlikten, hoşgörü ve diyalogdan söz eden, aslında ilkel ama görünüşte medeni bu yöneticiler, İslamofobi sorununu bu düşüncelerden sapmadan halletmeye çalışmalıdırlar.

ETKİLERİ NASIL OLMUŞTUR?

Batı açık açık gelen tehlikeyi görmediği ve gerekli tedbiri almadığı için İslamofobinin etkileri halen sürmektedir. Bu tedbirsizlikle de, İslamofobi uzun süre devam edeceğe benzemektedir. Zira son zamanlarda İslamofobinin etkisi daha sık göze çarpmakta, İslam karşıtları istediklerini rahatça ve istedikleri şekilde yapabilmektedir. Bunun en son örneği de, Amerikalı bir Hıristiyan Kıpti tarafından çekilen ve aziz İslam Peygamberine ve muhterem eşlerine hakaretler içeren “Müslümanların Masumiyeti” filmidir.

Batı, İslamofobiye yasal bir engel çıkarmadıkça, İslam karşıtları faaliyetlerine devam edeceklerdir. Müslümanları derinden yaralayan, üzen ve büyük tepkiler vermesine/protestolar yapmasına sebep olan cürümlerini işlemeye devam edeceklerdir. O yüzden Batı, İslamofobinin etkisinin kırılması için gerekli çalışmaları acilen yapmalıdır. Çünkü İslamofobi sadece Müslümanlara zarar vermemekte; demokratikleşme (!) yolunda çabalar sarf eden Avrupa`ya da büyük zararlar vermektedir. Bunun etkileri de önümüzdeki yıllarda açıkça görülecektir.

İSLAMOFOBİ BUGÜNÜN SORUNU DEĞİLDİR

İslamofobi, her ne kadar 1991 yılında gündeme gelip 11 Eylül saldırılarından sonra tavan yapmışsa bile bu sorun, son 20 yılın sorunu değildir. Aziz Peygamber daha hayattayken İslam`a karşı saldırılar, İslam`ı insanların gözünden ve gönlünden düşürmek, karalamak, Müslümanları barbar ve ilkel göstermek gibi pek çok şekille İslam karşıtlığı yapılmıştı. Yine, aziz İslam Peygamberi daha hayattayken birçok iftira, hakaret ve ithamla karşılaşmıştı. Defalarca, İslam düşmanları tarafından öldürülmek istenmişti, çeşitli hile-i desiselerle o rahmet Peygamberinin nazenin bedenine kıymak istemişlerdi. Ancak her defasında Allah Tebareke ve Teâlâ, aziz İslam Peygamberini korumuş, İslam düşmanlarının suikastlarını akim bırakmıştı.

İslam karşıtları o günlerden bu güne hala aziz İslam`a ve Peygamberine karşı saldırı, hakaret, iftira ve ithamlar yapmaktadır. O zamanlar/Peygamberin hayatta olduğu zamanlar, İslam karşıtlarının hiçbir başarı yakalayamadığı “İslam Tarihi”nden bilinmektedir. Burada, “aziz Peygamber ve sahabeleri neler yapmışlar da İslam düşmanları hiçbir başarı elde edememiştir?” sorusu akıllara gelebilir. Evet, İslam Peygamberi ve sahabeleri, İslam karşıtlarının saldırı, sabote ve iftiralarına karşı Allah`ın kelamına sıkıca sarılıp, emirlerini eksiksiz yerine getirdiklerinden dolayı İslam düşmanları başarısız olmuştur. Dolaysıyla bugünün Müslümanları da, İslam karşıtlarının/düşmanlarının İslamofobi düşüncesine karşılık, Kur`an`a ve Allah`ın emirlerine sıkıca sarılmalıdırlar. Ki İslamofobi tutkunlarının atakları sonuçsuz kalsın.

NASIL ÇÖZÜLECEK?

İslamofobinin mutlak çözümü kavuşması için, öncelikle Batılı liderlerin söylediklerinin arkalarında durmaları gerekmektedir. Halkın ve medyanın önünde, İslamofobinin ortadan kalkması için verdikleri sözleri tutmalıdırlar. Ülkelerinde hayatını idame eden Müslümanların ayrımcılığa uğramamaları ve temel haklarının verilmesi adına yasal değişiklikler yapmalıdırlar. Özellikle de, İslamofobinin gelecek nesillere taşınmaması için gerekli çalışmaları şimdiden başlatmalıdırlar.

Avrupalılarca antisemitizm, yani yahudi karşıtlığı/düşmanlığı çok iyi bilinmektedir. Batı ülkelerinin demokratik (!) yasalarına göre yahudi düşmanlığı yapanlar, insanlık suçu işlemiş sayılmaktadır ve gerekli cezaya çarptırılmaktadır. Dolaysıyla, Batı ülkelerinde “antisemitizm”de olduğu gibi “İslamofobi”de bir insanlık suçu sayılmalıdır.

İslamofobinin mutlak çözümü konusunda Batı ülkelerinin medya organlarına da çeşitli görevler düşmektedir. Çünkü medya organları bu sorunun çözümü konusunda haber yapabilecekleri gibi ortamı geren, İslamofobiyi körükleyen haberler de yapabilecek imkâna sahiptirler. Ancak günümüz Batı medya organları, çözüm konusunda değil de, İslamofobiyi daha fazla yayma konusunda haber yapmaktadır. İslamofobinin çözümü için Batı medyasının bu yayın politikasını bırakması gerekmektedir.

İslamofobinin çözümünde izlenmesi gereken diğer bir yol da, aziz İslam dininin ilke ve prensiplerinin, kaide ve kurallarının iyice bilinmesi ve diğer tüm inançlara, ideolojilere ve aykırı düşüncelere nasıl insancıl yaklaştığı konusunun doğru anlaşılması için, Müslümanların İslam dinini Allah Teâlâ`nın emrettiği şekilde, “Kur`an” ve “Sünnet” çizgisinde yaşamaları gerekmektedir.

(*) Tarihler Wikipedia`dan alınmıştır
(1) Doç. Dr. Ahmet Küçük/Lemaât Ekseninde İslamofobi Sempozyumu
(2) Wikipedia/İslamofobi

Muhammet Şerif