• DOLAR 32.596
  • EURO 34.822
  • ALTIN 2508.413
  • ...

İran İslam Cumhuriyeti onursal lideri ve 1 Şubat 1979`daki İslam devriminin baş aktörü merhum Ayetullah Seyyid İmam Ruhullah Humeyni`nin, 1979 yılında ilan ettiği “Dünya Kudüs Günü” her yıl Ramazan ayının son Cuma gününde, dünyanın birçok farklı beldesinde çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.

Etkinliklerde mazlum Filistin halkının uğradığı zulüm, katliam ve baskılar başta olmak üzere, dünyanın dört bir tarafında zulme ve katliamlara uğrayan Müslümanların çektiği sıkıntılar gündeme getiriliyor, birlikte hareket etmeleri çağrısında bulunuluyor ve İslam ümmeti açısından elzem bir ihtiyaç olan “vahdet/birlik” üzerinde önemle duruluyor.

İSLAM ÜMMETİNİN BİRLİĞİ NEDEN ÖNEMLİDİR?

Bugün dünyanın dört bir tarafında en fazla zulme maruz kalan, katliamlara uğrayan, yurtlarından sürülenler kimlerdir? En temel haklarından mahrum bırakılan, kendi öz vatanında saldırı ve hakarete uğrayanlar kimlerdir? Mübarek beldenin özgürlüğüne kavuşması mücadelesinde şehid edilen, tutsak düşen, dipçiklerle burnu kırılanlar kimlerdir?

Zindanlarda bile rahat ettirilmeyen, rahat etmelerine izin verilmeyen, ailelerinin bulunduğu memleketlerden uzak diyarlara sürgün edilenler kimlerdir? Emperyalist ve siyonist güçlerin ve bunların güdümündeki istihbarat teşkilatlarının takibindekiler kimlerdir? İslami yaşantıdan taviz vermediği için tehdit edilenler, tahkir edilenler, muhbirlik teklif edilenler kimlerdir?

Eğer ki bu mağduriyetlere uğrayanlar İslam ümmetinin mustazaf evlatlarıysa, elinde güç ve imkân olan Müslümanlar neden bir önlem almıyor? Müslümanlara karşı zulüm, baskı ve saldırıların son bulması adına, bir milyar yedi yüz milyon nüfuslu İslam ümmeti neden birlikte hareket etmiyor da, dağınık bir halde kalmaya devam ediyor?

Güç ve imkân sahibi Müslümanlar, kardeşlerinin yaşadıklarını görmüyor ve duymuyorlar mı? Türkiye`de, Filistin`de, Irak`ta, Suriye`de, Arakan`da, Afganistan`da, Pakistan`da, Çeçenistan`da, Hindistan`da ve daha birçok İslam beldelerinde, ümmetin mustazaf evlatları zulme, katliama, baskıya uğruyor; ev, eş ve yurtlarını terk etmek zorunda bırakılıyorlar.

“Ben Müslüman`ım” diyen herkesin, İslam ümmetinin mustazaf evlatlarının yaşadıklarını görme ve bu yaşananlara çare arama zamanı gelmedi mi? “Müslüman, Müslüman`ın kardeşidir” ilahi gerçeğince, zulme ve haksızlıklara uğrayan Müslüman kardeşlere hemen şimdi ve acilen sahip çıkılmayacaksa, ne zaman çıkılacak?

Ümmetin vahdete olan ihtiyacını her fırsatta dile getiren sorumluluk sahibi Müslümanların, artık bu işe ciddi bir şekilde mesai ayırmaları gerekmiyor mu? “Müslüman`ın, Müslüman`dan başka dostu yok!” diyen merhuma hak vermeleri ve bu tespiti şiar edinerek yapacakları faaliyetlere başlamaları gerekmiyor mu?

Evet, bunların hepsinin yapılması gereklidir, hatta elzemdir. Zira İslam ümmetinin vahdeti; birlik ve dayanışması bu yolla gerçekleşir. Emperyalist ve siyonistler başta olmak üzere bilumum İslam karşıtı güçlerin pusuya yattığı, çeşitli hile ve entrikalar düşündükleri günümüzde, bu hile ve entrikalar ancak İslam ümmetinin vahdetiyle boşa çıkarılır.

İSLAM ÜMMETİNİN VAHDET YOLU KUDÜS`E SAHİP ÇIKMAKTAN GEÇER!

İslam ümmetinin vahdetini isteyen Müslümanlar açısından Kudüs, yılda bir defa Ramazan ayının son Cuma gününde hatırlanan bir mesele değildir. Kudüs, daima Müslümanların gündeminde ve kalbindedir. Müslümanlar, sürekli Kudüs`ün siyonist işgalinden temizlenmesini düşünmek de, gerekli zamanlarda açıklama ve etkinlikler yapmaktadır.

Tevhidi düşüncedeki Müslümanlar açısından Kudüs, büyük bir önem arz eden ve o düşüncedeki herkesi yakından ilgilendiren bir meseledir. Zira Kudüs mübarek bir beldedir. Kudüs, Allah Teâlâ`ya kulluğu şiar edinmişlerin ilk kıblesi Mescid-i Aksa`yı barındırır. Mescid-i Aksa, Efendimiz Resulullah (sav)`in ‘İsra` mucizesine tanıklık ve ev sahipliği yapan kutlu mescittir. Etrafı, Allah Teâlâ tarafından mübarek kılınmıştır. Allah Teâlâ nezdinde çok kıymetli önderlerin ziyaret ettiği ve içersinde namaz kıldığı değerli bir mekândır.

Dolayısıyla Kudüs ve mübarek mescidi, tevhidi düşüncedeki Müslümanlar için ilahi bir emanettir. Bu ilahi emanet siyonist işgal güçlerinden tamamen temizlenmediği müddetçe, İslam ümmetinin vahdeti de istenilen seviyeye ulaşmaz. Ümmetin vahdetini isteyen Müslümanların, Kudüs başta olmak üzere Filistin`in tüm beldelerinin israil`in işgalinden kurtulması için mücadele eden mücahitlere yardım ve destek çıkması gerekmektedir.

Hâsılı, ümmetin kanayan yarası Filistin meselesinin çözümüyle birlikte Kudüs`ün özgürlüğüne kavuşması, İslam ümmetinin vahdeti elde etme yolunda bulunan engellerin bitmesi anlamına gelecektir.