• DOLAR 32.372
  • EURO 34.986
  • ALTIN 2325.51
  • ...

 İslam Devrimi'yle beraber küresel kuşatılan İran, bu Çemberi aşmaya ve kendi özel ajandasını uygulamaya çalışıyor.

   Küresel ekonomik ağırlığın batıdan doğuya, Amerika'dan Çin’e kaydığı günümüzde Çin yönetimi, Ortadoğu'yu seçmiş durumda. Hedef Müslüman ülkeler olsa da rakip Batı'dır. İran; aşması gereken ekonomik, askeri ve sosyal hatta kültürel kuşatmada. Bu yüzden yerli, ulusal medya isteyen İran, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya gruplarını her vesileyle engellemektedir. İran'daki sosyal ve siyasi her krizde Facebook ve Twitter gibi medya kanalları yasaklandığı halde muhalif cephelerin,  medyayı etkin kullandıkları bir gerçektir.

   İran'ın Çin ile ilişkilerinin en önemli ayağı 400 milyar dolarlık yatırım planıdır. İlan edilmeyen anlaşmaya göre Çin; 25 yıl boyunca %30 indirimli Petrol alabilecektir, İran'ın güneyindeki adaları da 25 yıllığına kiralayabilecektir. Bu Adalarda, Çin'in bölge ve Avrupa üzerinde hesapları vardır. Oluşturacağı iletişim ve istihbarat ağlarıyla bölgeyi Özellikle de Amerika'nın çıkar alanlarını gözetleyecektir.

   Çin'in bölgedeki ağırlığı sadece İran'la sınırlı değildir. İşgalci israil, İtalya ve Yunanistan'ın da en büyük yük limanları da halihazırda Çin tarafından alınmış/kiralanmıştır. İran'ın bölgesel nüfuzunu da kendi lehine kullanarak, bölgeye ticari ve askeri alanlarda yerleşmeyi hesaplamaktadır. Malum Irak, Suriye, Yemen, Lübnan hatta Mısır gibi ülkeler de İran'ın nüfuz alanlarındandır. 

   İran, İslam Devrimi'yle; direniş ve cihat cephelerini desteklediğini her vesileyle ilan etmekte idi. Halkı Müslüman devletlerdeki İslami muhafazakar yapılarla her vesileyle ilişki geliştiriliyor ya da bu çabası fark edilmekteydi. Sloganları; Amerika'ya ölüm! israil'e ölüm idi ve küresel güçler de bunun farkındaydı. Şimdi işin rengi, tarzı ve dozu değişti; kadim tecrübe ve milli enstrümanları kullanıyor. 

   İran'ın Rus ve Çin açılımına ihtiyaç duyduğu ortada ancak laik bir Türkiye'nin her vesileyle küresel ortamlarda İran'ın nükleer çalışmalarını desteklemesi, işgalci israil'e karşı İran’ın da nükleer hakkı var demesi.. İran'da gereğince anlaşılmamıştır! Hatta İran'ın; Birleşik Arap Emirlikleri, Suud ailesi gibi yönetimlerin nükleer silah yapabileceklerine dair endişelerini BM'ye şikayet etmesi, buna Türkiye'yi de dahil etmesi şaşırtıcı ve bir talihsizliktir. İran ve Türkiye'nin birleşmesi, bölgedeki Haçlı istihbaratlarını ve enerji kaynaklarına yapılan saldırıları pekala durdurabilir. Haçlı Batı'nın, bölgede ayrım gözetmeden yaptığı katliamlar, iç savaşlar, destekledikleri terör örgütleri ve talan ettiği zenginlikler... İran'la Türkiye'yi rahatlıkla birleştirebilmeliydi. Türkiye ve İran, bu birliği oluşturacak imkan ve kabiliyete, tecrübeye ve birikime fazlasıyla sahiptir. Akdeniz'deki Yunan'ın; en haksız isteği için bile birleşebilen Batı dünyası, Cenevre, Lahey, Birleşmiş Milletler'deki kurumlar Hatta Türkiye'nin dahil olduğu NATO; söz konusu Türkiye olunca, altına imza attıkları yasalardan ve uluslararası anlaşmalardan vazgeçebiliyor. 

   Müslüman ülkeler, bugün korumasız ittifaksız ve ilkesiz bir güzergahta yol almakta.

Nüfusu 40 milyona varan parçalara bölünmüş bir Kürt gerçeği de Türkiye ve İran'ın şahsında ümmetin ajandasında çözüm beklemektedir. Viyana kapılarına varan Osmanlı'nın şark cephesindeki sigortası, güvencesi, karşılıksız Sevda neferleri olan Kürtler tarafından oluşturulmuştur. Benzer sahnelere İran da şahit olmuştur. Bugün ise Ortadoğu'nun güvencesi olan aynı Kürt ve Kürdistan; fıtri haklarını, Birleşmiş Milletler'in kabul ettiği doğal hukukunu, Haçlı diyarlarında, batılı istihbaratlarında aramaktadır. Durum; herkes için ayıptır! Yazıktır! Günahtır! Umutları kırılan her milletin basılmış duyguları artar derken yağmurdan kaçarken doluya tutulur; denize düşenler gibi yılana sarılır; kendini de yanındaki herkesi de huzursuz eder belki de yakar; her yanlışa, karanlığa, talihsiz hesaba alet olur! Dört tarafı kardeşleri ile çevrili olan ümmetin yetimi Kürtler, istemese dahi hakları iade edilmeli! Red ve inkar değil; mazideki gibi kabul edilmelidir. İran ve Türkiye bu sorunu çözebilecek birikim, imkan ve kabiliyete sahiptir. Adı İslam Cumhuriyeti olan bir devlet için Müslümanlar umutlanabilmeli.. 

   "Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder.." ilkesi unutulmamalı. Türkiye Kemalizm’i aşmaya çalışırken; İran, 2500 yıllık Şehinşahlığı aştı ama aştığı o karanlık kültürün, zihniyetin tuzağına düşmekte. Mazideki Moğolları temsil eden Rusya ve Çin'in at oynattığı bir meydan olmamalıdır. 

   Kadim sözdür: "Çin'in ipeklisi, kumaşı çok güzel, insanları çekicidir ama bu halleriyle yumuşakça yanaşarak seni öldürürler sakın Çinlilere güvenme..!"(Orhun Abideleri).

  İslam Devriminin; doğuya da batıya da hayır! Amerika Büyük Şeytan! israil'e ölüm...  Sloganlarının en başında "Çine ölüm, Rusya'ya ölüm!" demesi dilek ve temennilerimle Selam..