• DOLAR 32.642
  • EURO 35.166
  • ALTIN 2502.554
  • ...

Libya; Arap Baharıyla başlayan mücadelenin son dönemeci ya da finalidir. Şu gün için durum bu.

Arap Baharı; Yerlilerin “insani, İslami ve medeni arzularının” bir sonucuydu Garbî soğuk ve yağışlı havaların kışına takıldı; hemen sonrasındaki baharda daha bereketli dirilmek için! Bunun yanında, her İslam coğrafyası, aslında bu Bahar’ın bir şeklini kendi jeopolitik durumuna göre yaşamaktadır.

Küfür ve zulüm cephesi; son yüz yılda tüm kozlarını tüketmiş; Yerli İşbirlikçilerinin eliyle, denemedikleri bir suç ve günah bırakmamışlardır. Yapacakları; Yerlilerin iradesine teslim olmak ya da yüz tekrarla uyguladıkları suç ve günahlarına devam etmektir.

Halka teslim olmayacakları, suç ve günahlara devam edecekleri açık. Bu durumda; kendilerinin izah edemeyecekleri, kuklalarının da aşamayacakları zor durumlar kapıda demektir.  

Yine de başaramayacaklardır. Gözleri; ayak oyunlarında, hakem kararlarında. İşte; Afganistan’da Taliban’la görüşüyorlar; Hicaz Beyliklerinden, halka karşı daha tavizkâr olmaları isteniyor! Türkiye’de, darbe istedikleri halde Sn. Cumhurbaşkanı’na talim(!) ediyorlar. Esad’la terör işlerken, Cenevre’de “Demokrasiye geçişi” konuşuyorlar. Dahası; yekdiğerinden maske çalıyorlar! Yani endişeli ve kafaları karışık.

Libya ise bütün bunların son kavşağında ve final sahasıdır. Ya onlar ya da Yerliler kazanacak! Ya yerli ve milli iktidarlar ya da eski fosillerin yeni versiyonları hakim olacak! Şu an orantısız güçlerine rağmen top, iki kesimin tam ortasındadır. Libya’nın Doğusu ve Batısı’nda aslında Arap Baharı şekilleniyor!

Libya’dan Batısı; Atlas Okyanusu’na kadar olan ülkelerde, anti emperyalist halklar ve bu halklara yakın iktidarlar mevcut.

Türkiye’nin Libya’daki üstünlüğü; belli ki buralara bir diriliş ve direniş ruhu vermiş/vermektedir. Yeni seçilen Tunus Cumhurbaşkanı; Fransa’ya davet(!?) edildi. Macron, teslimiyet beklerken; Tunus Cumhurbaşkanı, “Fransa sömürge döneminde yaptıklarından dolayı Tunus’tan özür dilemeli..” dedi. Diğer komşu devletlerde de durum aynı. Yani Libya’nın Batı’sında, Barbaros İlleri’nde, AB’ye en yakın eski sömürgeler; cellâdının yüzüne karşı itiraz ediyor; maziyi en üst perdeden sorguluyor.

Libya’nın doğusu; ölü toprağı serpilmiş görüntüsünü verse de “Şu Fırat’ın Suyu (gibi) akar serindir!” Yaz ortasında buz… Dayatma rejimler ve halk arasında fırtına öncesi sessizlik hakim.

İlan edilmemiş bir iç savaşta olan Fir’avn’un Sisi’si, Türkiye’yle savaşı konuşuyor. Başta İşgalci Korsan Terör Yahudi’in sonra da Kiralık Katil’in yaşadığı telaş ve korkunun işaretleri.. Yahudi; “Türkiye’nin Mısır’da darbe planladığını..” işleyerek, Sisi’nin uykusunu kaçırıyor; gözlerini karartıyor. Türk ordusuyla savaşamayacağını bile bile bekasını, gerçekteyse ecelini arıyor bi-iznillah! Bu durumda, darbe mahkumu Mısır’ın tek cephede durmayacağı açık.

İsrail;Siyonizmin çöplüğü olarak kullandığı Birleşik Arap Emirlikleri aracılığıyla, Hafter’in isyancı milislerini üç yıldır eğitiyor; silah ve teknoloji transferi yapıyor..” Bu kanunsuz işler; BAE’nin kendi isteğinden ziyade, Yahudi’nin emirleriyle olmaktadır. Bu kadar kişiliksiz, kimliksiz, imansız ve iz’ansız da olabiliyorlar işte!

Bu dalgaların ortasında sağ ve sol cenahlarını şekillendiren Libya UMH; kendi imkân ve kabiliyetinin çok üstünde bir yükü üstlenmiştir!  Türkiye’nin desteği, bu açıdan önemli ve hayatidir. İhvan ruhunu taşıyan meşru hükümet; BM tarafından tanındığı için söz ve kararları BM ve Libya için bağlayıcıdır.

UMH’nin kazanması; Libya’nın kazanmasından çok daha büyük anlamlar taşıyacaktır. Emperyalistler ve işbirlikçileri, pekala bunun farkında. Tarafsız(!) ABD bile “Dostlarımızla, her iki tarafa silah kısıtlaması üzerinde çalışıyoruz..” derken; aslında ailesi ABD’de olan CIA’nın Hafteri’ni kollamaktadır.

Siyonizmin ikinci çöplüğü olacak Hafter fena sersemlemişken; İslamî camiaların, duyarlı devlet, kurum ve kuruluşların; tüm imkân ve kabiliyetleriyle UMH’yi koruma ve kollama gibi bir yükümlülüğü/borcu vardır!

İslami, insani ve yerli iktidarları; linç eden karşı cephenin, -cahiliye dayatmaları dışında- insanlığa verebilecekleri hiçbir şeyleri kalmamıştır. Sandıkta veya cephede, daha birkaç suç ve günah deneyecekler ama “oyun bitti!” Sandıkta veya cephede, Yerlilere -bir şekilde- teslim-i silah yapacaklardır!!

Tam da bunun için; biz de tedbir ve tevekkül ile “sabrediyoruz; çünkü ZAMAN sabretmesini bilmez” vesselam!