• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Yakın geçmişte; suç ve günahlarımızın musibet olarak tepemize inmemesi için yapmamız gerekenleri vurgulardık. Keramet de gerekmezdi…

 Sıradan insanlar dahi görüyor, İlahi Gazap’tan ürkerek konuşuyordu. Buna tercüman olabilmek için diyorduk: “Dünya; suç ve günaha boğuldu. Güçler; en haksız durumda dahi haklı oluyorlar, mazlumu da teröristlikle suçlayarak, ağır cezalar keserek… Mazlumun ÂH’ı arş-ı Âlâ’ya erişti, musibet olarak tepemize inecek!” diyorduk.

Haddimizi aştık; her kes bulunduğu yerden geri adım atmalı; tövbe etmeli; yetmez; mazlumun hakkının iade etmeli ve helallik istemeli…” gibi ifadeleri hep kullanageldik.

Meşhur hikâyedir:

Üç arkadaşın sığındığı mağaranın ağzı, büyük bir kaya parçasıyla kapanır. Açılması imkânsız. Saatler, günler geçer. Azıkları tükenir… Her kes öleceğine inanmış. Tam da bu arada MUHAKEME-İ NEFS yaparak; kurtuluş çarelerinin; Allah’ın şehadeti ve huzurunda her kes hayır ve şerlerini itiraf ederek dua etmelerinde” olduğunu söylerler.  

Zorlu, terleten itiraflarla; kötülük ve iyiliklerini anlatırlar. Her itirafla kaya biraz daha açılır… Sonuncusunun itirafı: “Ya rabbi; nefsinden almak istediğim bir kızı, çaresiz kaldığı bir ortamda buldum. Arzumu yerine getirmek istiyordum. Fırsat elimde, kızın hiç bir şansı yoktu. Bu güne kadar temiz geldim; sözleştiğim biri de var! Allah’tan kork bana dokunma der. İlahi! O an, senin korkunla arzularımdan vazgeçtim; kıza dokunmadım; o günden sonra da günah işlemedim…” dediğinde kaya parçası açılır; mağaradan çıkarlar.

Corona öncesi dünyamız için vazgeçeceğimiz bir kusurumuz yok mu dersiniz? Geri atmamız gereken bir adım; iade etmemiz gereken bir hak; konuşup sahipleneceğimiz bir doğru söz.. yok mu Seri’ul Hisab aşkı’na!!

Askerde yüzlerin, binlerin düzeni için denirdi: “Dirsek temas arası hizaya geel!” Gelirdik.. Haddini aşarak; dünyanın dengesini bozan insanoğlunun; fert, camia ve devletler bazında çook aşırılıkları oldu. Salgın AŞI’sı dışındaki musibetlerin tedavisi için de mutlaka uygulamamız gereken bir REÇETEMİZ de var.

Mülkün sahibi var ve ummadığımız bir yer ve zamanda, ummadığımız GAYBÎ ASKERLERİYLE yakalar biline!

1-İnsanoğlu, kişi olarak haddini aşmıştır. Hanesinin içinden, komşularına, sosyal çevre arkadaşlarına; hayvan ve tabiata karşı ne aşırılık ve tahribat yapmışsa eksiksiz, somut olarak Mağaradakiler gibi huzurda itiraf edecek.

2-Camialar; devlet yarısı olduklarını bilecek; iç bünyelerinden başlayarak; yeniden iman edecek; Hakk’ın Terazisi’nden geçirerek ıslah edecek; nemalandığı inanç ve değerler doğrultusunda, sorumluluğunu belirleyecek.

3-Devletler; salgın ve dünyadaki yaşamı tehdit eden “davranış, söz ve kararların” merkezi olduklarını bilecek; Hakk’ın ve aklın BİR Olan YOLU’ndaki ORTAK AKIL’da birleşecek; çabalayacaklar!

Zalim hatta en haklı devlet dahi “yerel, bölgesel hatta küresel MUSİBETLER’de”  bir sorumluluğunun olduğunu bilecek.

Devletler; musibetlerden ders alacak; musibetlerin arkasına saklanarak; “durumdan vazife çıkarmamalı.” Despot değil, adil olmalı.

Uluslar arası meşru ilişkiler; her faaliyete yeterken; işgal, red ve inkar uygulanmamalıdır.

Terör ve teröristin tanımı belliyken; “bırak beni konuşayım, yine sana danışayım” diyenlerin yaşam hakkı gözetilmeli.  

En mütevazı insanın dahi bildiği Hakk’a teslim olunmadı; toplumsal mühendislik tanımları dayatıldı.

Sömürünün bekası için;  kin, nefret söylemleri ekildi. Irk, inanç, mezhepler çatıştırıldı.

Dahilde, liyakatliler yerine; muti kurşun askerler(!) atandı. Hitler, Sisi, Stalin ve bunların atadıkları zevat gibi.

BM’nin yazılı aksak yasaları dahi mevcut zulümlerin çoğu bitirecekken; yazılmayan yasalar uygulanmamalı.

*Devletlerin yatırımları; hizmetten çok savaş araçlarına yatırılıyor. Bir tek atom bombasının maliyeti; dünyadaki açlıktan ölümleri bitirmenin maliyetinden fazla!

Atom bombası ve uzayda yarışan devletler; coronadan dolayı, halklarına gereken en acil ihtiyaçta bile sınıfta kaldıklarını dünyaya ilan ettiler. Maliyeti 1 TL olan MASKE siparişleri, devletler arasında çalındı. Koca dünya devletleri; resmen maske çalıyor ve “bize lazım, veremeyiz veya yarısını veriyoruz…” diyebiliyorlar.

Bütün bunları bileceğiz ve gereğini yapacağız; yapmazsak; “kaderin üstünde bir kader ve göklerden gelen bir karar vardır.” Ne mi yapar? En süperlerin sağlık sistemini çökertir; maske hırsızı yapar!

Batı için beteri de yolda! İç savaşlar ve toplu göçler! Gelsinler… Ekmeğimizi mazlumla hep paylaşmışız ama yeter mi bilmem? Vesselam!