• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Corona(Kovid 19) ile ilgili çok şey öğrendik; alanda derinleşmeye devam ediyoruz.

Vaka sayısı, 120 bini; ölü sayısı ise 4.200’ü aşıyor.

Dünya Sağlık örgütü; hastalığa “salgın” (pandemi) dedi.

Hastalığa sebep olan virüs, 26-27 derece sıcakta ölüyormuş. Yaza doğru, hastalık azalacak hatta bitecekmiş…

Virüsü yeterince tanımlayamadığımızdan, direncini de bilemiyoruz. Bu yüzden; korkularımız, ilgili şehir efsaneleri ve komplo teorileri de artırıyor.

‘Ye’cüc ve Me’cüc’ün diyarı’ Çin’in Vuhan şehrinden peydahlanan virüs; Çin’den sonra İtalya ve İran’da can aldı.

Dünyamızın hızla ve  tedbirsiz yakalandığı hastalığın; yakın gelecekte nerelerde, neler yaşatacağı meçhul..

Veba ve çiçek hastalıkları da geçmişte milyonların ölümüne sebep olmuş salgınlardandı. Orduları, milletleri kırıp geçmiş; ama aşıları bulundu, korku olmaktan çıktılar. Bunların izlerini semavî kitaplarda ve diğer batıl inançların kaynaklarında da bulabiliriz.

Şimdi küresel salgın olan corona; Beni Âdem’in karabasanı olmakta. Her ülke kendince tedbirler almakta ancak şimdilik çaresiz... 

Daimi dualarımızdaki dileğimiz, aşının bir an önce bulunabilmesidir.

Tarihteki benzer salgınlarda da görüldüğü gibi, bunun da elbet aşısı bulunur. Şahsi kanaatim; istihbaratların işe müdahil olduğu, aşının bulunduğu ya da bulunmak üzere olduğu yönünde…

Rabbim; akl-ı selimin, ilim ehlinin işini kolaylaştırsın; şifayla buluştursun! İlahî amin!

Bunlar; maddi gözle görüp okuduklarım. Dikkat çekmek istediğim asıl konu farklı.

Bakacağız, göreceğiz, bileceğiz; ama bunlar yetmez!

Ders alacağız! Yeter mi? Elbette hayır!

Dünyanın hâkim güçleri, haddini bilmekle dersini almalı!

Tüm umutları kırılmış mazlumlar da kendi hisselerine düşeni almalı; yani “Hasbunallah” ile yeniden dirilmeli!

Ders şudur: Küresel güçlerin çoğunda, özellikle de ABD ve Rusya’da dünyadaki yaşamı bitirecek silahlar vardır. Bunların, karakol olarak kullandıkları israil terör devletinde maksadı aşan silahların olduğu bir hakikat.

*Bir şey daha var; “Kaderin üstünde bir kader vardır” hakikati.

Yani insanoğlu, istediği imha edici silahı yapsın! Bir milleti, bir devleti, bir inanç çevresini imhaya çalışsın! Bu kâinatın bir sahibi var; her şeyi görür ve gözetir! Dilemediği hiçbir hesabın hedefe ulaşması mümkün değildir!

Gözle göremediğimiz küçüklükteki bir virüs; kocaman araçlara, müstahkem mevzilerde monte edilmiş atom bombalarından daha etkili olabiliyor.

İnsanoğlu, tüyü bitmemiş masumun hakkını boşuna imha edici silahlara vermesin! İnsanlığa şifa verecek zekâları, atom bombalarının imalatında harcamasın… 

Rabbimin dilediği yer ve zamanda, bunun bin beterini yapacak tanımlayamadığımız mikroplar zaten vardır.

Helak olan kavimlerin haberleriyle taşan semavi kitaplardan ders almıyoruz. “gece ve gündüz helak olmuş kavimlerin diyarlarının yanı başlarından geçiyoruz” ama hakikate “kör, sağır ve dilsiz” kesiliyoruz.

Hülasa; insanoğlunun azgınlığı ve sorumsuzluğu yüzünden; herkesin yaşadığı dünya hayatı bir anda zehir olabiliyor! Tadına doyamadığımız lezzetler,  zehr-i mar olabiliyor!

Zinhar bileceğiz! Dünya’da, her kese yetecek kadar nimet vardır ve herkesindir; paylaşabilmeliyiz!

İnsanoğlu, insanlık ve medeniyeti imha için yaptığı dehşet silahlarını kullanmaya fırsat bulamadan; red ve inkar ettiği hakikatlere; masum hayatlara kurduğu tuzakların içinde gark olabilir.

Nemrud’u topal sinekle zelil eden Seri’ul Hisab; sineğin ayağının ucundan da küçük, tanımız bir virüsle “yerel, bölgesel hatta küresel yaşamı” imha veya zehir edebilir maazallah!

Hazreti Peygamber(SAV)’in günde 70 kez TÖVBE etmekle; hakikatte “düşmanına bile eman vermiş, Dünya ve Ahiret Hayatı’nı inşa etmiş” vesselam!