• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...

Eğitim sistemimiz; Tevhid-i Tedrisat Kanunundan beri kıblesini Batı’ya yöneltmiş, kontrolsüz bir şekilde ve kontrol edilemez bir hızla oraya doğru gidiyor.

Oralı olmaya çalışan eğitim sistemimiz; oralı olamadığı gibi, kendi halkına ve öz değerlerine benzemeyi de başaramadı. Belki de birileri tarafından, ta en başta istenen de buydu.

Birileri; istediği amaçta, gösterdiği hedefe yürüyerek… varmış veya varmaktadır.

Bütün bunlara Küresel-Emperyalist Proje kapsamında bakarsak; halkı Müslüman ülkelerde gelinen durum, varılan seviye ve tahmin edebileceğimiz gelecekteki neslin ruh hali bakımından netice ortada.

Değerlerine yabancılaşmakta olan bir gençlik yetişiyor.

Bir çatı altını paylaşan aile bireyleri arasında; tür ve cinsi hariç tutarsak, genel anlamda nesil ve zihniyet farkı var.

Dede, oğul ve torun sacayağından işe bakıldığında; hemen her ailede manzara aynı. Sağlam dini değerlere bağlı azınlık bir kesimin dışında kalan ezici çoğunluk; çocuklarını hatta hane halkını kontrol edemiyor. Esasen kontrol edebilecek imkân ve kabiliyet de ebeveynlerde yok gibi.

Sıkça belirttiğim bir korkumu tekrarlamakta fayda buluyorum. Böyle giderse, 10-15 yıl sonra ülkeyi idare eden hükümetlerin işi zor.

Yeni neslin ihtiyaç listesi; aile bütçelerinin sınırlarını zorluyor, hatta aşıyor.

Ailelerin karşıladığı ihtiyaçların çoğu; dinimizin “israf, mekruh veya haram” dediği listeden.

Sıkıntı, yeni eğitim sistemimizin kıblesinde ve içeriğinde.

Eğitim sistemimiz; “Her kes öğrenci olduğundan; yeterli bilen, bildiğini öğrencilere aktaran öğretmen yerine; öğrenciyle birlikte her şeyi yeniden öğrenen; bilgiyi değil, bilginin anahtarını veren..” (Nevzat Tarhan’ın tezi) öğretmen ve öğrenci tipini gerektiriyor.

Bunun sonucu olarak; mazinin biriktirdiği bilgi ve tecrübeden mahrum kalan; neredeyse üniversite eğitimine kadar, işin ilmini değil sadece filmini öğrenen bir nesil yetiştiriyoruz.

Örnek aldığımız Batı’nın lise düzeyinde, yeterli seviyeye getirip yetiştirdiği kalifiye ara elemanı yetiştiremiyoruz. Kaldı ki, üniversitelerin yetiştirdiği gençlik dahi, kendi alanındaki ihtiyaçların cevabı olmaktan uzaktır. Çünkü gerekli gereksiz, siyasi kaygılarla açılan ihtiyaç fazlası birçok üniversite ve buralara bir şekilde akademisyen olarak yerleşmiş deneyimsiz eğitimciler; kendilerini ve faydalı olmaya çalıştıkları eğitim kurumlarını, sorun olmanın ötesine taşıyamamaktadırlar.

Eğitimcilerin de kendilerini aşan sorunları elbette vardır. Bunları şöyle sıralamak mümkün.

Eğitimciler, girişken olmaları gerekirken, pasif kalıyorlar.

Özgüven, cesaret ve kararlı davranmalarını engelleyen çalışma ortamları ve endişelendiren yasalar vardır.

Sadece ilmiyle ilgilenen eğitimciler olabilmeleri için, yollarındaki çıkar amaçlı dayatmalardan kurtulmaları lazım. İşe alınma ve terfilerinde belirgin liyakat sistemi kültürü yerleşmeli.

Olduğu eğitim ortamlarını yönetmeleri, eğitimdeki zaman ve zemininin yöneticisi, hakimi olmalı; farklı amaçlarla, farklı yerlerden gelebilecek dayatmalara karşı güvenceleri olmalı.

Bu saydığımız maddeler, yerlileşmeye, öze ve bilime, aklıselime dönmeye çalışan Müslüman ülkelerdeki tüm eğitim kadrolarının ve kurumların aşması gereken sorunlarıdır.

Bunun için; “Hakkın Yolu’na güzel söz ve hikmetle çağıran bir etkin kitle; değişime açık bir yönetim lazımdır ki; bunun yolu da her kesimin üzerine düşen sorumluluğu bilmesinden geçer.

Bunları demişken; özellikle Diyarbakır merkezli Doğu’daki gençliğin namazla dirilişini, değerleriyle tanışmalarına şahit oluyoruz. Güneş Doğu’dan gelir ve bunlar örnek alınması gereken hayati çalışmalardır.

Eğitimin SOS verdiği günümüzde aileler, çocuklarını, dini çevrelerle tanıştırmalı, buluşturmalı. Buluştursunlar ki; ileride yaşlılar evden atılmasın, insanımız karanlıkların maşası, fuhşiyatın mezesi, terör ve karanlıkların esiri olmasın.

Bu duygularla, yeni eğitim ve öğretim yılının ülkemize, ümmete ve tüm insanlığa hayırlı olmasını dilerim.

NOT: Terörden çocuklarını isteyen annelerin haklı isteklerini çarpıtan seküler Kürt ve Türk ulusalcılar; en masum duyguları, cani hislerine alet etmeye çalışmakta. Anneler, güçlüdür çünkü haklıdırlar. Çünkü ağlarsa anneler ağlar, gerisi yalan ağlar vesselam.