• DOLAR 32.51
  • EURO 34.573
  • ALTIN 2495.679
  • ...

Geçen yazımızda, aynı başlık altında, mevcut seçimlerin ezberlerimizi bozacak türde olduğunu belirttik. Mücadele meydanlarında; “hatt-ı müdafaanın değil sath-ı müdafaanın(alan müdafaasının)  olduğunu, bu sathın da helal ve haramın birbirine karıştığı Makyavelizm`e döndüğünü görüyoruz.

Malum muhalefet ve iktidarın aldığı pozisyonlardan dolayı halk gergin, akl-ı selimden uzak gibi. Herkes yanlış yapmaya müsait. Hedefe varmaya odaklanmış ve çekilmiş keskin kılıçlar var. “Kaybetme pahasına da olsa doğruluktan taviz yok” diyen yok, varsa da sesi kısık.

Halk, bir cenderenin içinde ve kafası karışık. Bir tarafın vaatlerinde ölüm, diğerinde sekerata razı olma vaadi. Çaresizlikten sekerata rıza.

AK Parti`ye verdiği kredilerin getirdiği bir yorgunluk ve kırgınlık var. Vitrinlere taşınan isimlerin verdiği usandırdığı bir halk da var. Şu ana kadar, “Sayın Cumhurbaşkanı`nın karizması, söylemleri, dış güçlerin bölgeye hatta içişlerimize ettiği hukuksuz müdahalelerin halkta bıraktığı algı” bu cepheye kazandırdı.

Halkın algıladığı doğruydu ama yoruldu. Her bölgede akredite edilen kontrolsüz “sermaye, güç ve yetki” sahiplerinden yoruldu. Eski Türkiye döneminin beyaz taifesindeyken, Yeni Türkiye döneminde de “beyaz” kalan, hatta bembeyaza dönüşenlerden/dönüştürülenlerden yoruldu.

Bir türlü beli bükülmeyen “tanımlanamayan canlı cisim, haşere ve mahlûklardan” yoruldu. İman ve insanlık adına zirvelere, zirvelerin de en tepesine yükselttiği zevatın kendilerine en tepeden bakmalarından, kendisini yok saymasından, duymamasından yoruldu.

Halkın duyguları, hayalleri, umutları vardı; bunların her biri bir yerinden vuruldu. 28 Şubat Süreci zordu ama hatlar ve renkler belliydi. Şimdiyse inanç, ilişkiler sıradanlaştı; dost ve düşman karıştı.

Halk; kendisinden beslendiği halde, kendisine benzemeyen kimi muktedirlerin yorgunu ve sorguluyor.  Umutlarını kıran, mirî mera ve çayırlarda semirenlerin görülmesi yetmez; gereğinin de acilen yapılmasını bekleyeduruyor.  

Daha da acıklısı; umutlar kırılmış, başka bir umut da yok. Bunları sayarken gururlanmıyorum ama imanım, izanım yazdırıyor.

*Malum muhalefet ise tam bir umutkıran. Halkın korku, endişe ve tüm hassasları önündeki “dalgakıranlara, bariyerlere” saldıran, bunları karanlıkların lehine yok etmeye çalışan; dünün yasaklarına, darbecilerine, “halka höt!!” diyenlerine rahmet okuyan görüntü ve söylemleriyle geliyor.

 Payitaht`taki İttihat ve Terakki Cephesi; “Türk bayrağı astığı Alman savaş gemileri Yavuz ve Midilli`yle komşu limanları bombalamak için” geliyor gibi.  

“Gelirsem görürsünüz!!!” dercesine! Tekerlekli değil, paletleriyle geliyor. “Adam ederiz!” derken; “kodum mu oturturum..!” mesajıyla, nara atarak geliyor.

Proje yok, kaide yok, kural yok, dost ve düşman yok, ağlamak yok, gülmek zaten yok.

Mısır`ın Sisi`sini destekleyen küresel güçler bunların yanında; Müslüman ülkelerdeki darbelere darbe diyemeyen Haçlılar bunların yanında. Müslüman ülkelerdeki çoğunluğu, azınlığa dövdüren; azınlık hükümetleri kurduran tüm derinler de bunların yanında.  Toplum mühendisleri, ayarcılar, eyerciler bunların yanında. Bunlar, seçim dönemine son şans olarak bakar ve bu yüzden de gergindirler, agresif davranırlar; güven veremiyorlar.

Netice olarak, bu seçimler kritik ve farklı olacak. Gülseler de ciddiyim. Ortadoğu`da Haçlının hesapları tutmadıkça da her gelen seçim bir öncekinden daha zor, kritik ve gergin geçecek.

*Bu seçimlerde ve gelecekte denge unsuru olabilecek söylem ve duruşu olan bir parti de var. O; ötekilerdendir; zencilerden, horlanan, dışlanan, yok sayılanlardan.

Kardeşliğe, elifbaya koşarken MÜEBBED verilenlerden; en alttakilerden; darbelerin, karanlıkların, faili meçhullerin yaftaladıklarından!

Kimi kardeşlerinin gafletine rağmen, Mülkün Sahibi onları nimetlendirmiş. Böylece zincirlerini kırıp arenaya ulaşabilmiş. Biraz titrek, biraz ürkek, zindanların karanlık bakir medrese ve mekteplerinden geçerek güneşe çıkmış kadrolardan...

Enbiya, evliya, şühedanın dersleriyle tanışmış;  derdinden şikâyet etmemiş; sabır ve namazla Rabbine sığınmış; dert anlatmayı, dertlerine sığınmayı değil, dert dinlemeyi öğrenmiş. Selahaddinleri, Saideyni yetiştiren Kürdistan`ın bakir coğrafyasından kardeşliğe, ümmetin uzun yoluna yürümeye hüküm giymiş Peygamber Sevdalıları; kirlenmemiş dost eller.

Bu seçimler, işte böyle bir zeminde gelişiyor. Her kes dostunu ve gayrısını iyi belleyecek ve tanıyacak. Vefa İstanbul`un semtinde değil, bedellerde, derin bağlarda aranmalıdır. Şerrin inadına ve maslahat için tekrar zehir içmemiz gerektirebilir ama “iman ve izanımız” bu kez zehir içmekten men edebilir.

 “Eşkıya bindi bire indi. /Hepsinin hakkından gelen./ Hepsinden daha zalim şimdi.”(Nefî) Şükürler ki verilen mısralardaki mana ve ortamlar henüz genel kabul görmüyor ama sabırlar zorlanıyor; zinhar beyler bunu bilsin! Hakk korusun; dindar kesim, tahrik de olur; algıya da ayara da gelebilecek şekilde bunalmış. İşte HÜDA PAR`ın anlamı, tam da burada.

Dindar kesim, bu kez iltifat yerine, itaat; kölelik yerine kulluk; İslami söylem yerine, İslamî yaşantı; ısmarlama sunulan adaylar yerine, kabul edilebilinecek adaylar..” ister vesselam.