• DOLAR 32.376
  • EURO 35.064
  • ALTIN 2325.797
  • ...

Merhum Mehmet Akif bir şiirinde şöyle seslenir;

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; 
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Sadece sahipsiz memleket mi batar? Hayır! Sahipsiz halk, sahipsiz ümmet de batar. Hatta sahip çıkmadığımız her şey batar.

Bu coğrafyanın neresinde bir sorun varsa sahip çıkmamız lazım. Çünkü sahip çıkmadığımız, bana ne dediğimiz her sorun döner dolanır bir bumerang gibi bizi de bulur. Onun için nerde bir sorun varsa muhakkak gücümüz ve imkânlarımız nispetinde onunla ilgili olmak zorundayız.

Tunus`ta kendini yakan bir seyyar satıcının sorunu, 18 Aralık 2010 tarihinde Tunus`tan başlayan bir domino etkisi göstererek, benzer sorunlar yaşayan Arap dünyasına yayılmış, bugün bütün dünyaya yayılan bir dizi sorunun sebebi olmuştur. Açlıktan, susuzluktan, Afrika`dan, Arabistan`dan bana ne diyen batının bugün korkudan gözlerine uyku girmemekte!

Dolayısıyla mahallemizde, şehrimizde, bölgemizde, ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde yaşanmış herhangi bir sorunla bizim ilgimiz yok diyemeyiz. Bizim o sorunla bir ilgimiz olmaya bilir ama o sorunun bizimle bir ilgisi oluşuyor.

Bugün sahip çıkmadığımız herhangi bir sorun, yarın bizim başımızın belası olabiliyor.

İşte bundan hareketle radikal ve cesur kararlar almak zorundayız. Bugün İslam coğrafyasında sahiplenmediğimiz her soruna, batı sahip çıkıyor ve istediği şekilde yönlendirerek içinden çıkılma bir hale getiriyor.

Toplumsal yaralarımıza merhem olup derman olamazsak, batı bunu önce kaşıyor sonra da kazıp kanatarak işi kangrene dönüştürüyor.

Acilen hakka ve adalete dayalı bir sorun çözme mekanizması oluşturarak bölgemizde nerede bir sorun varsa oraya müdahale etmeli ve sulh ve barışı sağlamalıyız. Günümüz dünyasında artık göz boyama ve geçici pansumanlarla işi halletme dönemi kapanmıştır.

Neden insan hakları ve demokrasiyi batıdan sürekli talep ediyoruz? Kendi insan haklarımız ve cumhuriyetimizi oluşulacak değerlerimiz yok mu? Bizi bir arada tutan, kardeş kılan, barış ve huzur içinde yaşamamızı sağlayan değerlerimiz yok mu?

Elbette var ama o değerleri biz bıraktık. Bizi kardeş yapan değerleri bıraktık ama bizi düşman yapan değerleri aldık. Hak ve adalete değil, güç ve haksızlığa dayalı bir sistem inşa ettik.

Ölüm ve yıkımları durdurmak için, nerde bir sorun varsa sorunun taraflarıyla koşulsuz bir araya gelip olayı çözme adına bir duruş ve hareket ortaya koymalıyız. Hak ve adalet ekseninde sorunları şeffaf bir şekilde çözüme kavuşturmalıyız. Yoksa haksızlık ve adaletsizlik eninde sonunda patlayacak bir bomba gibidir. O patladı mı artık her şey birbirine karışır ve olaylar çığırından çıkar. Artık kimsenin çözemeyeceği bir hal alır.

Gelin birbirimize sahip çıkalım.