• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

'Hikmet' sözcüğünün kökü 'hükm'dür. Hükm, sözlükte; ıslah maksadıyla bir şeye engel olmak, iyiliğin elde edilmesine çalışmak, idare etmek ve tahakküm etmektir. 'Hükm' aynı zamanda, ilim, derin kavrayış, adil yargı, karar vermek gibi manalara da gelir. Aynı kökten gelen 'hâkim', kötülüğe engel olan, hüküm sahibi, hükmünü yürüten, hükmü verip uygulayan mânâsına gelir.

'Hikmet ise, 'hükm' kökünden gelen bir kelimedir ve aynı kökten gelen kelimeler içerisinde en zengin anlam sahasına sahiptir. 'Hikmet' sözlükte, kötülükleri ortadan kaldırmak, iyilikleri elde etmek, gerçeği yakalama noktasında ilim ve akılla hareket etmenin genel anlamıdır. Hikmet, Allah (c.c.) açısından, eşyanın bilinmesi, tutarlı ve anlamlı bir şekilde icad edilmesi; kul açısından ise, varlıkların bilinmesi ve hayırlı iş yapılmasıdır.

Hikmet ile hükm kelimeleri Kur'an'da bazen aynı anlamda kullanılmaktadır. Mesela, Yusuf aleyhiselama daha genç iken 'hükm', yani hikmet verilmiştir. Kimilerine göre 'hükm', hikmetten daha kapsamlıdır. 'Hikmet' sözde ve işte en iyiyi yakalamak veya olması gerekeni idrâk etmektir. Doğru bir karar, isabetli bir sonuç, tutarlı ve sağlam bir hareket tarzı, bir şeyin faydalı hale getirilmesi hikmettir. Bir şeyi körü körüne değil, önünü arkasını düşünerek ve ondan doğacak bütün tehlikeleri savmayı göze alarak yapmak demektir.

Hikmet, hem ilimdir, hem de isâbetli, tutarlı ameldir. Buradan hareketle bazıları ona ahlâki bir anlam yükleyerek, hikmetin bilgi ve eylem olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ahlâkın meşru temeli doğru ve kesin bilgidir. Bu bilgiye sahip olan kişi de hikmete sahip kimsedir. Yeterli ve doğru bir araştırma ve tefekkür, kişiyi doğru bir hükme varmaya, dolayısıyla hikmete göre iş yapmaya götürür. "Muhkem (sağlam) bilgi, muhkem (sağlam) amele götürür."

Hikmet, hüküm, hükümet ve ihkâm mânâlarıyla ilgili olduğundan; hikmette bir işi sağlam yapmak, iyiliği, düzen ve sistemi getirmek anlamı vardır. Bozukluğun kaldırılıp iyiliğin sağlandığı, düzenin korunduğu her şeyde bir hikmet vardır. Bundan dolayı hikmet denince mutlaka bir sebep ve sonuç akla gelir. Yani hikmet, sonucun sebebe bağlanması, iki şey arasında bir ilginin kurulması, sebep ile sonuç arasındaki ilişkinin bilinmesi demektir.

Bir işi başka bir işe bağlamaya, yani bir yargıya varmaya hüküm dendiği gibi; doğru olan herhangi bir yargıya da hikmet denilir. Demek ki bilgiye dayanan amel, yararlı bir sonuç veren bilgi hikmettir. İslam bilginleri hikmeti tanımlarken mutlaka "eylemle birlikte bulunan ilim", yani eyleme dönüşecek bilgi düşüncesinde ısrar etmişlerdir.

Şu halde, İnsanın teorik bilgileri öğrenip gücü oranında üstün işler yapma yeteneğini kazanması hikmettir. Yani hikmet, teorik bilgileri öğrendikten sonra, onların gereğine uygun davranıp teori ile pratiği birleştirmek ve böylece üstün gayeye ulaşmaktır. Kısaca hikmet, yapılan işin, ilmin gereğine uymasıdır.

Kuran'a göre hikmet, derin ve yararlı bilgidir. Bu bilgi, sağlıklı düşüncenin ürünüdür. Kuran: "Ancak sağduyu sahipleri düşünüp ibret alırlar." (Bakara, 269) derken bu manayı kast etmektedir. Yoksa bir yığın felsefi teoriler değildir.

Hikmet, mantıklı düşünmek, gerçekleri araştırmak ve hakka tâbi olmaktır. Kâinatın birtakım yasalarını keşfetmek ve bunları insanlığın yararınca kullanmak hikmettendir. Hikmet, bir şeyi lâyık olduğu yerine koymaktır. Hikmet, Allah'ın kitabından anlaşılan şeydir.

Allame Cürcani, Ta'rifat adlı eserinde hikmet için şu manaları verir: Hikmet, kendisinde eşyanın hakikatinden bahsedilen bir ilim; aklın aşırılıklardan uzak, itidal halindeki bilme gücü; ilim, icad ve fiiller; helal ve haramın bilinmesi; hakka uygun söz; akla uygun ve gereksiz doldurmalardan arınmış söz; amelle beraber ilimdir. (Cürcani, Ta'rifat, hikmet maddesi)

Şu halde, Hikmet, alim kişinin ilmini, adâleti ortaya çıkaracak tarzda tatbik etmesini sağlayan Allah vergisi bir ilimdir. "Bu ilim (hikmet), kime verilmişse ona büyük hayır verilmiştir."