• DOLAR 34.703
  • EURO 36.749
  • ALTIN 2967.277
  • ...

Vicdanın sözlük anlamı: Bir şeyi bir halde görmektir. Istılah anlamı ise: Kalpte iyiyi kötüden ayıran ve seçen bir yapıya sahip olan gizli histir.

İnsanın maddi olan vücudundan başka, bir de ruhi yönü vardır. İnsan bedeni öyle harika bir cihazdır ki, Çağımızda tekniğin en ileri seviyedeki imkânlarıyla yapılmış motor ve makinalar bunun yanında çok basit kalır. İnsan bedeninin planı tafsilatıyla anlatılmaya kalkışılsa bunun bilgisi her bir cildi biner sayfa olacak bin ciltlik bir kitap eder.

Zaman içinde arka arkaya vücutta meydana gelen fizyolojik olaylardan başka da bir takım ruhi hadiseler vardır. Fizik ve kimya konularına irca edilemeyen şuur ve iradeden başka, iyiliğe, güzele, hayır ve fazilete doğru temayül ve özleyiş; sevinme, üzülme, beğenme, nefret, istikbal endişesi, beka ve ebediyete meyil, emniyet hissi; hayâ, insaf, merhamet, acıma hissi gibi duygular vardır. 

İşte bunlar insanın ruhuyla alakalı hallerdir. İnsan Ruhunun iki hali vardır:

1- Akıl: Ruha konulmuş bir kuvvettir ki, şuur ve idrak faaliyetlerinin hepsini idare eder. Düşünüp bilen, delillerin delalet yönlerini anlayan, bilgileri kazanan, düşünüp anlayarak bilenin kendisi olduğunu idrak eden, hatırlayan, bilgileri tertipleyerek hükümlere varan, dileyip karar veren özellikler ruhun bu akıl yönüyle alakalı hallerdir.

2- Vicdan: Allah'u Teâlâ'nın ruha koymuş olduğu insaf ve merhamet hissidir. Vicdan, hayrı şerden ayırt eden fıtri bir melekedir. Ruhun hakka ve iyiliğe yönelip bağlanışı ve hakka bir çeşit bakışı, şer ve kötülüklerden de nefretidir. Haksızlık ve kötülük karşısında üzülme, iyilik karşısında sefa bulma gibi deruni hislerin kaynağı ruhun vicdan denilen bir yönüdür. Kur'an-ı Kerim, insan ruhunun bu özelliğini şöyle belirtir:

"Her bir nefse (ruha) ve onu düzenleyene, sonra da ona hem kötülüğü hem de ondan sakınmayı ilham edene and olsun ki, onu (ruhu) kötülüklerden tertemiz yapan muhakkak, felaha ermiş, Onu alabildiğine kötülüklere batırıp günah ile örten ise elbette hüsrana uğramıştır." (Şems, 7-10)

Allah'u Teâlâ, insanın ruhuna; iyilik ve kötülüğe, kâr ve zarara karşı etkilenme duygusu vermiştir. İyiliklerden hoşnut olur, kötülüklerden üzülür, azap duyar. İşte vicdan denen şey kalpte oluşan bu deruni histir. Peygamberimiz sallellahu aleyhi vesellem, vicdanın bu özelliğini şöyle beyan etmiştir:

"Birr (iyilik ve taat), güzel ahlâktır; günah ve kötülük de vicdanı tırmalayan, seni rahatsız ve huzursuz eden ve insanların vakıf olup bilmesini istemediğin şeydir." (Sahihi Müslim Şerhi, c, 16, s, 111)

Nasıl ki, bedenin hastalıklardan korunup sağlam kalabilmesi için, su ve gıdaya ihtiyacı varsa, vicdanın da bozulmaması için imana ihtiyacı vardır. Bunun yanında vicdanın temizlik ve saflığını korumak için de önünü örtecek olan kötülüklerden uzak tutulması gerekir. Nasıl ki, uyuşturucu duyuların sağlam çalışmasını engelliyor ise, vicdanı ihmal ederek kötülüklere bulaştırmak da öylece onu zayıflatır ve nihayet büsbütün öldürür:

"Âdemoğlunun kalbine şeytan ve melek vasıtasıyla birtakım şeyler gelir. Şeytanın ilka eylediği, şerri ve hakkı tekziptir. Melekler vasıtasıyla gelen şeyler ise hayır, iyilik ve hakkı tasdiktir. Kalbinde hayır bulanlar bilsinler ki o, Allah'tandır. Binaenaleyh Allah'a Hamd etsinler. Kalplerinde şer bulunanlar da şeytandan Allah'a sığınsınlar." (Et-Tac, IV, 69)

Kur'an-ı Kerim, bu gerçeği şöyle açıklıyor: "Gerçek şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde şeytanın ve azdıranların hiçbir hâkimiyeti ve nüfuzu yoktur." (Nahl, 99)

Hulasa ruhun tatmin ve ıstıraplarını teskin ederek buhranlardan kurtulmak için Âlim ve Hâkim olan Allah'a, onun peygamberine ve ahiret gününe iman etmek lazımdır. Ebedi bir hayata yönelmeyen ve inanmayan bir ruhta hakiki saadet yoktur. İman: Vicdanların sesi, ıstırapların teskini, üzüntülerin ilacı, ruhun derinliklerinde duyulan boşlukların hakikatle doldurulması, akıl ve şuurun hakka çağrısıdır. Bu çağrıya kulak vermeyen her zaman mutsuzdur, huzursuzdur.