• DOLAR 32.391
  • EURO 35.075
  • ALTIN 2326.742
  • ...

Malum dünyanın dev gücü ABD'nin NATO müttefikleriyle birlikte Afganistan'da Taliban Hareketi karşısında hezimete uğraması, 20 yıl boyunca oraya taşıyıp biriktirdiği askeri silah, mühimmat, araç ve gereçlerini bırakıp kaçması bütün batı dünyasında deprem şokunu yarattı.

Bu deprem, kimilerini özellikle NATO denilen haçlı ittifakını ve kuklalarını kahredip büyük bir tasaya, umutsuzluğa, moral çöküşüne süreklerken, kimilerini de özellikle Müslüman gençliğin yüreklerine serin su serpmiş gibi sevince boğmuş, yeni ufuklara yöneltmiştir.

Görünen emarelere bakılırsa, bu deprem yalnız Amerika'yı değil, müttefikleri olan bütün Avrupa'yı vurduğu gibi, onun sevicileri, ona umut bağlayıp uşaklık yapan ve Müslüman halkların başına musallat olup kene gibi kanlarını emen, kaynaklarını Amerika'ya peşkeş çektiren tüm gerici Arap rejimlerini de vuracaktır.

Bu depremin artçı şokları devam edecek ve her bir şokun dalgalarıyla birileri yerini kaybederken, birileri de asıl hak ettiği yerini alacaktır. Kimi batılı analistlere göre, peşi sıra gelen bu artçı şokların dalgaları yakın ve orta vadede birçok siyasi dengeyi değiştirecek ve yeryüzü haritasının yeniden şekillenmesine neden olacaktır.

Ben bunları kehanetten, gaipten söylemiyorum! Olayların akışı ve gelişmeler bizi o noktaya götürüyor. Tarihte yaşanan tecrübeler bunu böyle kanıtlıyor. Elde edilen her bir zafer yeni zaferlerin müjdeleyicisi olduğu gibi, her bir yenilgi ve hezimet de başka yenilgilere, hezimetlere gebedir.

Biz Müslümanlar olarak Amerika'nın içi boş bir davul olduğunu, 1979’da gerçekleşen İran İslam inkılabından öğrendik. Batıya ve özellikle Amerikan emperyalizmine karşı bakış açımız fevkalade değişti. İran İslam İnkılabından siyasi olarak çok istifade ettik, psikolojik olarak moral depoladık.

Fakat kültürel ve inançsal olarak onlardan pek bir şey alamadık. Çünkü mezhebi olarak aramızda birçok handikap vardı. Ameli olarak İmamiye fıkhı ile bizim ehli sünnet fıkhı arasında derin ihtilaflar vardı. Sahabeye bakış açıları gibi birçok mesele bizi farklı kulvarlara itiyordu. Dolayısıyla İran İnkılabının etkisi Şii İslam dünyasıyla sınırlı kaldı.

Taliban hareketinin kazandığı kesin zafere gelince, küresel ve bölgesel olarak birçok etkileri oldu ve olmaya devam edecektir. Dünya jandarmalığını yapmaya kalkışan Amerika'yı ve NATO gibi güçlü bir ittifakı hezimete uğratması psikolojik olarak bütün İslam dünyasının ve mustazaf halkların gönlünü fethetmiştir. 

Eğer Taliban Hareketi şu ana kadarki gösterdiği üslubuna devam eder, pratikte de gösterirse gerek kültürel ve gerek teknik olarak bütün Sünni İslam dünyasını etkileyecek, onlara ilham kaynağı olacaktır. Çünkü Taliban hareketi özü itibariyle saf ehli sünnet akidesine sahip olduğu gibi, itici, dağıtıcı ve bölücü Vahabi kültüründen de uzaktır.

İslam coğrafyasının dört bir yanından ona özenti duyan köklü İslami hareketleri etkilemesinin yanı sıra Taliban'ın Afganistan'da yaptığı gibi dünyanın dört bir yanındaki İslami gençliği de hareketlen-direcektir. Artık insanlar, iman, ihlas ve bilinçli bir şekilde örgütlenen hareketlerin, imansız süper güçleri dahi yenebileceğine inandı. Ve anladı ki, ölümü seven ile hayatı sevenin gücü kesinlikle denk değildir.

Nitekim İslam'ın ilk günlerinde de böyle olmuştu. Humus’ta Ebu Süfyan ile görüşen Bizans İmparatoru Herakliyus, ondan sorduğu birtakım soruların cevabını alınca aynen şunu söylemişti: "vallahi eğer bu söylediklerin doğruysa Onun (Muhammed aleyhisselamın) orduları, gelip şu ayağımın altındaki toprakları da alacaktır."

Evet, Herakliyus bunu Ebu Süfyan'ın "Muhammed'e tabi olanların çoğu köleler, yoksullar ve gençlerden oluşur, ona bağlananlar birbirinden kopmuyor, ölümden korkmuyorlar..." sözü üzerine söylemişti. Ve günü geldiğinde öyle de olmuştu. Anlaşılan şimdikinin Herakliyus'ları, diktatörleri ve zalimleri de bunun korkunç, rüyalarıyla sayıklıyorlar. Çünkü bu depremin dalgalarının daha nicelerini vuracağını açık açık görüyorlar. Allah korktuklarını başlarına getirsin!