• DOLAR 32.367
  • EURO 35.048
  • ALTIN 2326.05
  • ...

Halsizim, hiç olmadığı kadar uykum var ve yorgunum. İki gün uyumak, yorgunluğumu artırmaktan başka işe yaramadı. Sonra ağrılar, sızılar… eklem, kas, baş, bel, kol, bacak, göğüs, ayak… Her bir zerremi, her bir hücremi istila etmiş işgalci kuvvetler gibi tepiniyor bedenimde. Gittikçe artan bir ivme ile elden ayaktan düşürmesi yetmezmiş gibi, beraberinde seyreden ve günlerce düşmemeye ant içmiş 40 derece ateş, her seferinde başarısız olan ve tekrar eden ölüm provaları gibiydi. Hele ki gece halvetinden istifade eden habis virüs Covid-19, yalnızlığınızı da fırsat bilerek ebedi bir esarete mahkum ve razı etmek istercesine pervasızca ve korkusuzca saldırıyordu.

                Hayat ile ölüm arasındaki öteden beri söyleyedurduğumuz; ama düşünmeden geçtiğimiz ince çizgiyi o kadar görünür kılıyor ki; çizginin inceliği hayretlere düşürüyor sizi. Bu virüs atalarına hiç benzemiyor. Onu tarif etmek çok zor. Yaşım elli ancak anlatamam. Allah yaşatmasın; ama ancak yaşayan anlar. 

                Dostlar! Amacım kendimi ve hastalığımı anlatmak değil elbet. Bir değeri de yok yaşadıklarımın. Ancak halen bu salgına karşı önyargılı olan ve lâkayt davranan özellikle bizim cenahtan çok kimsenin olduğuna inanıyorum. Dünyaya diz çöktüren ve istila eden bu salgını hafife almak kelimenin en hafif haliyle hafiflik olur. Hele bunu İslami kimlik üzerinden bir meydan okumaya dönüştürmek veya Müslüman zırhıyla zırhlanma safsatasının arkasına sığınarak rahat davranmaya yeltenmek, yine kelimenin en hafif haliyle İslam’ı cehaletine kılıf yapmaktan başka bir şey yapılmış olamaz.

                Hastalığım sürecinde, hastalığı atlatmış veya halen hasta olan onlarca dostla telefonda konuştum. Bir tek ortak yanımız vardı; “bu başka bir hastalığa benzemiyor”. Onun dışında nerdeyse her birinde etkileri, semptomları, şiddeti, tahribatı ve iyileşme süresi farklı seyretmişti. Yani kime ne zaman,  nasıl ve ne kadar etki edeceği muamma.

                Kendimi ikinci bir hastalığı olmayan, sigara içmeyen, sağlıklı, spor yapan güçlü biri bilirdim. Ama Corona dinlemedi. Yıkıp geçti. Bilim Kurulu ve bilim adamları da değişen seyrine bağlı olarak her gün bir “doğruyu” değiştirmek zorunda kalıyorlar. Bu gün bilimsel doğru olan bilgiyi, Covid-19 yarın bir başkası üzerinden yalanlayabiliyor. Bir sabitesi kalmadı maalesef.

Virüsün Allah’ın bir gazabı olduğuna inanılabilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Ya da laboratuarda üretilmiş biyolojik bir silah olduğunu da düşünebilir, söyleyebiliriz. İspatımız olmasa da bir beis yoktur. Bilimi tekeline almış “modern canavar”dan beklenir. Veyahut insanın dünyanın ekolojik dengesini bozmasıyla bu tür virüslerin ortaya çıkacağına inanılabilir. Çok uçuk-kaçık olmaması kaidesiyle konu üzerinde fikir yürütülebilir elbet.

Ancak virüse dair ne düşünüyorsak düşünelim bu, virüsü hafife alma düşünce ve davranışına dönüşmemeli. Bu, bir Müslümanın düşebileceği en büyük tuzak olur. Hem Müslümanı hem de İslam’ı insanların gözünden düşürmekten başka işe yaramaz.

Görmüyor muyuz en azizlerimizi bile alıp götürüyor. Uğruna dünyanın en büyük bedellerini gözümüzü kırpmadan ödeyebileceğimiz kadar aziz ve değerli olan Fesih Güler hocamızı bizden almadı mı? Ne yeri doldurulur ne de acısı diner kolay kolay.

Bu vesile ile Allah’ın ve Resul’ünün buyrukları doğrultusunda virüsten korunma ve koruma hususunda  hassasiyetimiz örnek teşkil etmeli. Tedbire rağmen takdir Allah’ındır.