• DOLAR 32.378
  • EURO 35.004
  • ALTIN 2326.01
  • ...

Afrin operasyonu tamamlandı. Başlarken “savaş” ifadesini kullananlar linçe tabi tutuldu. Ancak sonra “Afrin Zaferi”, “fetih tamamlandı” gibi ifadeler ile büyük bir savaşın neticesi olarak sunuldu. Toplum çok büyük topyekûn bir savaşı verme psikolojisine sokuldu. Birazcık farklı pencerelerden bakanlar ise yanlış anlaşılırlar endişesi ile sustu.

Bilinmeli ki PKK/PYD Suriye`de ABD ile “götürü usulü” iş tutarak daha önceki işbirliklerinde ve güttüğü stratejilerde olduğu gibi Kürtlere yıkım ve ölümden başka bir şey getirmemiştir. Öcalan`ın “her aileden bir şehid!” projesini bilmeyen yoktur. Kobani`de Sur`da, Cizre`de ve daha birçok yerde henüz çocuk yaşta on binlerce kürd gencini akla ziyan stratejiler ile ölüme terk ettiği gibi Afrin`de de aynı şeyi yapmıştır. Örgütün bu soytarılığını sorgulayabilen de yoktur zaten.

Ancak Öcalan`ın projesinin de tıkır tıkır işlediği de bilinmelidir. Ölen her Kürd çocuğun ailesi ve akrabalarıyla birlikte onlarca kişinin aklını dumura uğratıp duygularıyla hareket etmesine sebep olacağını anlatmaya gerek yok sanırım. Bu da zerre kadar Kürdlerin ölümünden üzüntü duymayan bilakis bunu bir projeye dönüştüren örgütün işine yarar. Dolayısıyla hak hukuk temelinde önleyici tedbirler, savaşmaktan daha kolay ve daha az maliyetlidir.

PKK/PYD`nin cephe hattında bir devlet ile savaşabilme kabiliyeti akıl dışıdır. Açık alanda dörtbin çocuğu ölüme sunan örgüt Afrin`den mukavemetsiz çekildi. Bir anlaşmanın/teslimiyetin sonucu muydu ya da ABD`nin onları sattığının belgesi miydi bilinmez.

Türkiye, başta Münbiç olmak üzere, terör koridoru dediği yerlere de girme hazırlığında ve bu saatten sonra kendisine, ilerlemekten başka seçenek de bırakmamış gibi. ABD istemem dedi/diyor. Ancak söz dışında hiçbir eylemi yok gibi. Bu da değişik yorumlar ile coşkuyu artırıyor ve Türkiye`yi daha da içeriye çeken cazip bir alan açıyor.

Ancak sabah akşam azar ve hakaret işiten ABD`nin bu kadar başıbozuk ve plansız olmadığı, bir hesabının da olacağı bilinmeli.

Türkiye`nin savaşarak girdiği yerlerden kendisi için tamamen güvenli bir durum oluşmadıkça çekilmesi zaten imkansız. Bununda çok yılları alacağı aşikâr. Türkiye`nin İran, Rusya ve Esed`in en azından zımnen onayı ile oralarda bu kadar rahat davrandığı bilinen bir gerçek. Ayrıca Afrin`i Münbiç vb. yerler ile genişletmesi kontrol edeceği sahanın büyümesi açısından yükünü oldukça ağırlaştıracaktır. Suriye sahasındaki Rusya, İran, ABD, İsrail, Esed, Suud, Avrupa ve bunların koruyup kolladığı onlarca örgüt ve yapının yarın hangi ittifaklar geliştirebileceğini kestirmek imkansız. Böylesi bir sahada bir çatışmayı çıkarmanın ihtiyaç duyduğu bir kıvılcımı dizayn etmek zor olmasa gerek.

Bu gün Türkiye`nin orda olmasını istemeyen hiçbir aktör Türkiye`nin işini zorlaştıracak bir iş yapmadı. Bu da yarına dair akıllara soru işaretlerini getiriyor tabi.

Türkiye`nin Afrin savaşına “tarihinin en büyük savaşı” gibi bir almam yüklemesi belki de aslında öngördüğü çok büyük bir savaşın hazırlığı niteliğindedir. Başta ABD olmak üzere batılıların Türkiye ile fiili bir savaşı göze alamayacakları bilinmekte. Geriye bölge ülkeleri ve Rusya kalıyor. Yarın Türkiye`ye Suriye`den çıkmayı dayatacak ve dış güçlerin desteğini de alacak bölge ülkeleriyle çıkarabilecekleri bir savaşın herkes için bir büyük büyük felaket olacağını anlatmaya gerek var mı?

Bu nedenle dengenin ve döngünün günübirlik değiştiği bir Suriye`de bütün ihtimaller inceden inceye gözden geçirilmelidir.