• DOLAR 32.39
  • EURO 35.081
  • ALTIN 2325.83
  • ...

Trump, başkanlık seçimlerinde vaat ettiği üzere Kudüs`ü Siyonist çetenin başkenti olduğuna dair Amerikan kongresinin 1995`de aldığı kararı onayladı.

Bu karar, tüm İslam ümmetinde büyük öfke ve infiale sebep oldu.  Cuma günü ‘Öfke Günü` olarak ilan edildi. Ümmet coğrafyasında ve Müslümanların yaşadığı her yerde bu kararın kabul edilmediği, Kudüs`ün Müslümanların haremi ve Filistin`in başkenti olduğu haykırıldı. Filistin HAMAS Hareketi`nin lideri İsmail Heniyye, Üçüncü İntifada`yı başlattı.

Tarihe bakıldığında Kudüs özgür ise ümmet özgür ve aziz olmuş, üzerine düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmiştir. Ne zaman ki ümmet zayıf, dağılmış, iç ihtilaflar ve işgallerle boğuşmuş ise Kudüs de esir ve boynu bükük olmuştur.

Kudüs`ün özgürlüğü; ümmetin dirilişini, izzet ve özgürlüğünü; ümmetin birlik ve beraberliği de Kudüs`ün özgürlüğünü getirmiştir. Kudüs`ün özgürlüğü için çalışıp, mücadele edilirken aynı zamanda ümmetin birlik ve beraberliği, uyanış ve dirilişi için de mücadele edilmiştir.

Ümmet; Kur`an ve sünnete bağlı, Allah(CC) yolunda cihadı her şeyden üstün bilirken Kudüs düşmezdi ve düşürülemezdi. Bunun için düşmanlar öncelikli olarak ümmetin birlik ve beraberliğine kastetti. Ümmet kavramının içi boşaltıldı. Milliyetçilik, ulusalcılık zehiri beyinlere ve gönüllere enjekte edildi. Gönüllerin Allah, Kur`an ve sünnet ile olan bağı koparıldı. Allah yolunda cihadın yerini dünya, mal, makam ve başka sevgiler aldı.

Dost ve düşman kavramı tersyüz edildi. Allah`ın emri gereği kardeş, tarih ve kader birliği içerisinde olduğumuz Müslümanları düşman; bizi bölen parçalayan, topraklarımızı işgal eden Haçlı ve Siyonistleri dost diye belledik.

Manevi alandaki yenilgiler maddi yenilgileri, manevi yenilgiler maddi yenilgileri tetikledi. Siyonizm ve Haçlı ittifakı sadece askeri alanda üzerimize gelmedi. Düşman; ekonomik, siyaset, kültür, askeriye, teknoloji, film ve dizilerle, basın ve medyayla, bilgisayar oyunlarıyla, yeme-içme kültürüyle, giyim ve kuşamıyla her alanda bize saldırmaya, nüfuz etmeye ve bizi esir almaya çalıştı. Bunu büyük oranda da başardı. Mukaddesatımız ayaklar altına alındı. Kudüs işgal edildi, Mescid-i Aksa`nın işgal edilme provaları yapılıyor.

Siyonizm-Haçlı ittifakı ümmetin artık öldüğüne kanaat getirmiş olmalı ki Trump`a bu kararı imzalattı. Ama elhamdülillah ümmet Kudüs için ayağa kalktı. Bu zilleti kabul etmeyeceğini gösterdi. Bir gün öncesine kadar aralarındaki ihtilaf ve çekişmelerden dolayı birbirlerine selam veremeyecek hale gelen Müslümanlar Kudüs için meydanlarda omuz omuza verdiler.

Allah`u Teâlâ, biz müminlere şu şekilde sesleniyor: ‘Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.` Bakara: 216

Kudüs`ün gündem olması, konuşulması, işgal altında olduğunun bilinmesi, hatırlanması, siyonizmin lanetlenmesi güzel gelişmelerdir.  Ama biliyoruz ki bütün bunlar Kudüs`ün özgürlüğünü getirmeyecektir. Bu adım, Kudüs`ün özgürlüğüne atılmış tarihi bir adım olarak görülmeli ve bu adımların arkası gelmelidir. Bu mücadele bir günlük, bir aylık veya bir yıllık değildir. Ekonomik, siyasi, kültürel çalışmaların yanında direniş her alanda ve her yönüyle desteklenmelidir.

Bütün bunlardan önemlisi manevi alanda Allah ile rabıta en üst düzeye çıkarılmalı, Allah`ın yardım ve rızasını celb edecek bir yaşantı ve cehd içerisine girilmelidir.

Ordugâhta bir gece dolaşırken bir çadırdan gelen horlama sesini duyan Selahaddin`in ‘ben bu çadırdan yenilginin kokusunu alıyorum` sözü bizler için bir düstur olmalıdır…