• DOLAR 32.504
  • EURO 34.783
  • ALTIN 2499.528
  • ...

Allah Teâla ‘ Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adil olun. O takvaya daha yakındır. Allahtan korkup sakının…` şeklinde ferman buyurmuştur.  Maide: 8

Peygamber aleyhisselatu vesselam da şöyle buyurmuştur. ‘Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığında da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir` (Tirmizi, Birr ve`s-sıla, 60)

İslam dini vasat bir dindir. Düşmanlık ve dostlukta, ibadet ve zühtte, cömertlik ve tasarrufta, savaş ve barışta, yemede ve içmede, hilm ve öfkede, konuşma ve susmada… Ölçülü ve adil olmayı, Allah`ın hudutlarının muhafaza edilmesini emretmiş, ifrat ve tefritten de men etmiştir. Dünyadan yüz çevirelim derken ‘evlenmeyeceğiz, kadınlarımıza yaklaşmayacağız, gündüzleri oruçlu, geceleri daim ibadetle geçireceğiz` diyen sahabeleri Peygamber aleyhisselem çağırarak bundan men etmiştir. Peygamber olmasına rağmen kendisinin dahi evlendiğini, uyuduğunu, yiyip içtiğini ifade etmiştir.

Elimizde bu kadar mükemmel bir din ve vasat ölçüleri varken, ölçü olarak gider gayri Müslimlerin, firavun ve nemrutların ölçülerini alırız.  Düşmanlıkta dahi olmayacak uygulamalar içerisine gireriz. İfrat ve tefritte, marjinal ve aşırı uçlarda geziniriz.

Irkımızı sevelim derken ırkçı olur, ırkçılığa karşı çıkalım derken ırkımızı inkâr ederiz.

Vatanımızı işgalcilere karşı koruyalım derken, kardeş ve bir ümmet olduğumuzu unutur, bir toprak parçası için kardeşlerimizin kanına gireriz.

Bir zalime karşı dururken başka bir zalimin kucağına düşeriz. Amerika`dan kaçarken Rusya`nın, Rusya`dan kaçarken Amerika`nın, Avrupa`nın, İsrail`in kucağına düşeriz.  

Düşmana karşı izzetli, sert olalım derken mazlumların kanına girer, adalet sınırlarını çiğneriz.  Merhametli olalım derken Allah`ın merhametinden daha merhametli olmaya çalışır, zalimlere karşı hoşgörülü olur çıkarız.

Vasat olamamanın sonucu olarak dün can ciğer olduğumuz kişilerle bugün düşman olur ‘saftık, aldatıldık` deriz.

Peki, bugün dostların ve düşmanların için söylediklerin ve yaptıkların için de yarın ‘saftık, aldatıldık` denilmeyeceğinin garantisini kim verebilir?

Bu ölçüsüzlüğün en son örneğini, Irak Kürdistanı`nda yapılan referanduma karşı gösterilen tepkinin kara bir propagandaya, kullanılan dilin artarak bir kin ve nefret diline dönüşmesinde görmekteyiz.

Mazlum bir halkı aç bırakmak, ekonomik ambargo uygulamak, hayat damarlarını kesmek, savaş çığırtkanlığı yapmak, sözde mazlum ırkdaşlarını savunmak için Kerkük`e beş bin ülkücü göndermek… Bunlar kime fayda sağlayacak? Bu uygulamalar hangi hak ve hukuka sığar? Bunları yapma hakkını nereden alıyorsun? Bu hakkı kim sana verdi? Bunları yapmakla bu insanları kimin kucağına itiyorsun?

Yıllarca Kürt halkına karşı uygulanan ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının sonucu ne oldu,  kimin işine yaradı? Kürt halkı Türkleşti mi, sisteme boyun eğdi mi? Hayır, aksine Müslüman ve dinine bağlı olan Kürt halkı, dininden, örfünden kopartıldı, kendini ilah zanneden bir mülhidin ve örgütünün kucağına itildi?  Türk ve Kürt halkı olarak bunun acısını yıllardır hep birlikte yaşamaktayız.

Bir halkı aç bırakarak diz çöktürme yöntemlerini tarihte kimler kullandı ve şimdi kimler kullanıyor? İşte Gazze, yıllardır ekonomik ambargo altında inim inim inliyor.

İşte Arakan, bu mazlum insanlara yardım için tüm ülke seferber olmadı mı? Bunları savunabiliyor ve doğru buluyorsak biz de aynısını yapalım?

İslami olmayan, Allah`ın ve peygamberin hoşnut olmadığı, vasat olmayan her söylem, fiil ve hareket şeytandandır. Şeytandan olan her şey zulümdür, felakettir. 

Gelin, Türküyle, Arabıyla, Kürdüyle, Farsıyla, hep beraber Allah`ın ipine sımsıkı sarılalım. Ulus devletçiliğin, milliyetçiliğin, mezhepçiliğin ölçülerini bir kenara atalım.  Allah ve Resulünün ölçüsünü kendimize ölçü tayin edelim. Kerbela`nın yıldönümünü yaşadığımız bu günde yeni Kerbelaların oluşmasına izin vermeyelim. Birbirimizi karalamak için değil, samimice tüm zalimlere ve emperyalistlere karşı izzetlice duralım. İşte kurtuluş ve çare budur.