• DOLAR 32.586
  • EURO 34.803
  • ALTIN 2411.723
  • ...

3 Kasım Salı günü ABD’de başkanlık seçimi yapılacak. Demokrat Joe Biden ve Cumhuriyetçi Trump arasında kıyasıya bir yarış var.

Anketlerde Biden’in önde olduğu, Trump’ın da arayı kapattığı söyleniyor. Geçen seçimde anketler Trump’a şans tanımazken başkan seçildi. Dolayısıyla anketleri çok da kaale almamak lazım.

Amerikan toplumu kapitalizmin zirve noktasını yaşıyor. Fertler, egoist, bencil, her olay ve gelişmeye kendi menfaat ve çıkarı açısından bakar, değerlendirir. Dış dünyadaki gelişmeler onları ilgilendirmez, Seçimlerde dış politika etkili olmaz.

Sıradan bir ABD vatandaşı için; maaşının birkaç dolar artması, vergilerin bir rakam inmesi; Japonya’ya atılan atom bombası, Irak ve Afganistan’ın işgalinden daha önemlidir. Türkiye’nin nerede olduğunu, Irak’ın neden işgal edildiğini bilmezler. Bunun bir getirisi yoktur. Tek düşüncesi, kendi cebine ne girecek, ne çıkacak?

ABD’de Komünist partinin de olduğu yirmiden fazla parti vardır. Seçim sisteminden dolayı çoğunluğu elde eden iki aday dışında diğer adaylar seçime giremiyor. 1852 yılından beri seçilen başkanlar ya Demokrat Parti ya da Cumhuriyetçi Parti’dendirler.

Başkanlar çok güçlü ve yetkileri fazla olsa da yetkileri sınırsız değil. En fazla iki dönem başkan olabiliyorlar.  

ABD’nin oturmuş ve çok iyi işleyen bir sistemi var. Sistem, herkesi kendisine itaate ve hizmet etmeye mecbur ediyor. Uymayan, karşı çıkan sistemin dışına itilir. Başkanların dini, rengi, ırkı, düşüncesi ne olursa olsun bu sisteme uymak zorundadır. Başkan, bu sistemin sadece sembolüdür. Sistemi değiştiremez. Hangi parti ve başkan gelirse gelsin sistem işlemeye devam eder.

Son başkanlardan Reagan, baba-oğul Bush, Cumhuriyetçi; Carter, Clinton ve Obama ise Demokrat partiden başkan oldular.

Her iki parti aynı sistemin iki partisi olsa da iç ve dış politikada bazı üslup farkları vardır. Cumhuriyetçiler muhafazakâr, gelenekçi ve sağcı politikalarla bilinirken Demokratlar liberal ve özgürlükçü olarak tanımlanır.

Demokrat Parti, kürtaj hakkını ve cinsel sapıklık olan eşcinselliği savunur. Orta sınıf üzerindeki vergi yükünü hafifletme ve genel bir sağlık uygulamasına geçilmesini,  göçmenlerin sahiplenilmesi ve belirli kriterlere sahip olması durumunda vatandaşlığa geçmesini savunur.

Cumhuriyetçiler, kürtaj ve eşcinselliğe karşı, evliliği ‘erkek ve kadın arasındaki bir birlik olarak’ kabul eder. Zenginlere yönelik verginin artırılmasının maliyetleri artıracağı tezini savunuyorlar. Göçmenlere karşı daha sert olması için devletin fon ayırmasına karşı çıkmaktadırlar.

Dış politikada cumhuriyetçiler şahin, işgal ve savaşı çözüm yolu olarak görürken, Demokratlar ise hedefteki ülkeyi ekonomik ambargo, muhalefetin desteklenerek rejimin devrilmesi, işgal yerine o ülkeye havadan ve farklı yollardan askeri saldırıları yöntem olarak benimsemektedir.

Cumhuriyetçi Baba ve oğul Bush döneminde Irak ve Afganistan işgal edilirken Clinton ve Obama döneminde bu ülkelerden askeri olarak çekilmeler konuşuldu.   

ABD’de nüfusun yüzde ikisine tekabül eden 6 milyon Yahudi vardı. Sahip oldukları ekonomik, medya ve diğer alanlardaki güç sayesinde çok güçlü bir lobileri vardır. Adaylar, seçim kampanyası döneminde Siyonist lobiden büyük miktarlarda bağış alırlar. Bütün başkanlar kendilerini Siyonist rejimin birer hizmetkârı olarak görür ve siyonizmin güvenliğini ABD’den daha çok önemserler. Bu sistemleşmiş bir politikadır. Bütün başkanların döneminde siyonist rejime her türlü destek verildi. Filistin toprağı işgal edilmeye ve Filistinliler katledilmeye devam edildi.

Özetle, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasında ilkesel değil, üslup ve yöntem olarak fark vardır. Biri kurbağayı direk sıcak suya atar. Diğeri kurbağayı kısık ateş altında ısınan suda haşlar. Biri kafasına sıkarak öldürür diğeri açlıkla öldürür. Bu, acıma ve insani bir düşünceden değil, bu yöntem daha iyi sonuç verir, düşüncesindeler.

Biz Müslümanlar, düşmanlarımız arasındaki ayrılık ve ihtilaflardan istifade edebilmeliyiz. Ama olması gereken; Müslümanların kendilerine ait çok daha güçlü ve mükemmel bir sistemi inşa etmeleridir. Yoksa zalimler arasından bir zalimi tercih etmek zorunda kalacağız.