• DOLAR 32.334
  • EURO 35.101
  • ALTIN 2300.043
  • ...

Sabah arabada radyodan haberleri dinlerken bayan sunucu son dönemde popülertabir olan ‘çocuk istismarcılarına` verilen cezaları kendince yorumluyordu. Verilen cezanın yeterli olmadığı, eline geçerse çocuk istismarcılarını kıymık kıymık paramparça edeceğini, en ağır cezaların verilmesi gerektiği, elinden gelse onları idam ettireceğini fakat hukuk ve kanunların buna izin vermediğini, kendisini en çok üzen şeyinse mahkemelerin bunlara verdiği ceza indirimi olduğunu kendince ifade etmekteydi.

Kendi kendime ‘keşke bu öfke ve nefretin onda biri bu toplumun ahlakını bozan, ifsat eden, gençlerimizi dininden, ahlakından koparıp sapık fikir ve ideolojilere sevk edenlere olsaydı. Evlilik programları, ahlaksız diziler ve farklı isimler adı altında milletimizin ahlakını ifsat edenlere karşı olsaydı.

Keşke bu öfke ve nefret, kadın hakları, cinsiyet özgürlüğü, ‘çocuk gelinlere son` adı altında kızlarımızı ve kadınlarımızı yuvasından koparıp tehlike ve belalarla dolu karanlık sokaklara salanlara duyulsaydı.

Bu öfke ve nefret;  film, sinema, sanat adı altında baştan sona cinsiyet ve şiddet içerikli, izleyicisineahlakierozyondanbaşka bir şey vermeyen filmlerin, senarist, yönetmen ve bunları yayınlayan TV kanallarına duyulsaydı.

Maalesef, bu yapılmadı. Ha bire ateşe benzin döküldü veateşe körükle gidildi. Bu bayan ve onun gibi olanalar, birazcık olsun düşünse, akletse bunun müsebbiplerinden bir tanesinin de mensubu olduğu TV kanalı ve medya şirketinin olduğunu görecek.

Kötülük ve münkerata, bu kin ve nefreti beslemiş olsaydık toplum ve halk olarak yaşadığımız, mustarip olduğumuz sosyal ve ahlaksal birçok sorun ve sıkıntıyı bugün yaşamamış olacaktık.

Bu sadece ahlaki konularda değil, toplumun maddi ve maneviyatını ilgilendiren ekonomik, sosyal, kültürel her konuda böyledir.

Bir memlekette ‘iyiliği emr, kötülükten nehyetme` mekanizması yoksağlıklı işlemiyor ve bitmiş; göz güre göre toplumun temeli olan ahlaki değerler kökünden sökülüyor ve birileri çıkıp ‘dur` demiyorsa o topluma felaketlerin inmesi kaçınılmazdır. O toplumda yaşayan herkes için en emniyet ne güven ne de huzurdan bahsedilemez.

İyiliği emr, kötülükten nehy, İslam dininin esas ve temellerindendir. Tüm peygamber ve elçilerin asıl görevlerindendir. Kur`an ve Hadislerde bu görevin yerine getirilmesinin farziyeti, önemi, yerine getirilmediğinde toplumu bekleyen dünyevi ve uhrevi felaketler uzun uzadıya anlatılmıştır.

Bunun nasıl yapılacağı ne şekilde yapılacağı da Peygamberlerin ve davetçilerin hayat ve mücadelelerinde pratize edilmiştir. Bu işin öncü ve rehberleri âlimlerdir. Toplumun kanaat önderleridir, idarecileridir. Basın ve medyasıdır. Eğitim kurumu ve muallimleridir.

Bu kurumların görevini yerine getirmesine engel ol, âlimlerin endişelerini hiçe say. Felaketi haber veren vaaz ve sözlerini çarpıt, onları toplumun gözünde küçük düşür, rencide et. Tenzir ve tebşir görevlerini yerine getirmelerine engel ol.  Ondan sonra bu toplum nasıl bu hale geldi diye şikâyet et. Müsebbiplerin şikâyet etmeye hiç hakları yoktur. Öncelikle kendilerini sorgulamalı, hesaba çekmeli ve geriye dönüp nerede hata yaptık, demelidirler.

Köpekleri salan, taşları bağlayanların şikâyet etmeye hiç hakları yoktur.