Boykota devam!
İşgalci İsrail ve dostları, büyük ihtimalle bu kadarını beklemiyorlardı ki boykottan etkilendiklerini hissettirmeye başladılar.
Tonlarca bomba, biter endişesi taşımadan atılan onca füze ve kullanılan silahların getirdiği masrafları yüklenen elbette gönüllü destekçisi olan Amerika ve Avrupa’dır.
Kimi içecek kimi yiyecek kimi de silah sağlayan bu tedarikçileri var oldukça mazlum ve masum olan Gazze halkının kadın ve çocukları üzerine daha çook bombalar düşecektir.
Suskunluk da bir çeşit taraf tutmak değil mi? Bu yaklaşıma göre ki artık susan bir insanlık susan bir Müslümanlık yok ortada.
Dünyanın birçok yerinde başını gençlerin çektiği bir uyanış hareketi var meydan meydan, yahut insanların tepkileri boy boy markaların göz ucunda.
Anlamsız ve boş boş etrafını süzen gözler ile gayesiz ve kontrolsüz insan neyi, neden, niçin yaptığını bilmez mi?
Yaşamın adı ve tadı olan nefes, bir emele mebni değilse alınıp verilmesinin ne manası var ki?
İşte bu endişe ve bu hayat belirtisidir asıl bizi yaşatan ya da onurla ellerin havada kaldığı bir son an olan.
Sadece memlekette değil yeryüzünde bu endişenin verdiği telaşla sokağa ve meydana fırlayan gençler başta olmak üzere insanlar yeni yeni nefes aldıklarının farkına vardılar.
Nefes almak yani onurla ve izzetle zalime meydan okumak, haklının yanında yer almak...
Doğuda veya batıda değil her yerde az veya çok, kadın veya erkek değil haklı olarak bulunmak...
Haklı olmanın onurunu yaşamak, gururuyla dik durmak ve zalime karşı haykırmak...
Korkmadan, endişe ve telaş etmeden, açık veya gizli hesaplar yapmadan bu duyguyla ben de varım diyebilmek...
Boykot bu olsa gerek, sadece markaların gölgesinde değil meydanların özgürlük kokan enginlerinde haykırabilme sevdasının coşkusudur.
Bazen bu coşku gücünü inancımızdan, değerlerimizden bazen de toplumsal dik duruşun varlığından alır.
Her durumda mevzu işgalci İsrail olunca çok şaşırmayan bir sonucun insanlığın yüzüne yansıdığını görüyoruz.
Dünün mazlumu(!) bugünün zalimi olunca her türlü hesap, sadece derin bir uykudan uyanmayı beraberinde getirir.
Adeta perdeler açılmış, gerçekler ortaya çıkmıştır insanlık adına.
Ortaya çıkan ve görünen çehrenin, düşen sadece maskesidir.
İnsanlığın her kıtada çocuk ve kadın katili bir zalimin yüzünü görmesi, boykota ve tepkilerin artmasına vesile olması her gün gittikçe artan tepkilerin başıdır.
Küçük veya büyük değil, anlamlı olan bir eylemin adı olan boykot, Gazze’ye düşen füzelerden daha acı vericidir.
Canı değil cebi yanan bir medeniyetin vahşi portresine şahitlik ediyor insanlık.
Alınan yol az, canı yanan biraz değil...
Sesleri, canlarının yanmasına oranla avaz avaz çıkacak olan bu zalimlere yönelik yapılacak tek şey: boykota devam!