• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Hatırladığım kadarıyla bu yazım “siyasette yalan” üzerine yazdığım son dönemdeki üçüncü yazı olacak.

Özellikle toplumsal dokuyu bozan ve insanları ayrıştıran yalan söyleme probleminin hayatın diğer alanlarından çok siyasette yer alması, siyaset=yalan yargısını güçlendiriyor.

Hele de bizim toplumumuzda…

Yalansız bir siyasetin de mümkün olduğunu Türkiye siyasetine göstermek, çok zor da olsa gerçekleşmeyecek bir hedef değil.

Eskilerden günümüze yansıyan herkese “bir ev, bir anahtar” gibi absürt vaatler, yerini herkese “traktör”e bıraksa da temelde aynı gerekçeler yatıyor: “Dün dündür” ve “şaka yapmıştık”.

Bizim iddia ettiğimiz siyaset ise Müslüman olmanın vermiş olduğu onurla yalansız ve dosdoğru bir siyaseti icra etmenin dik duruşudur.

Hür Dava Partisi’nin dört vekili mecliste bu dik duruşu sergileme konusunda bir iddia sahibidirler.

Onların rol model aldığı tevhid ehli siyasiler de vardır: Başta Hz. Peygamber aleyhisselam gibi bir devlet başkanı, O’nun dört halifesi ve Ömer b. Abdülaziz gibi önde yürüyenleri gösterebiliriz.

Yalana ve iftiraya, hileye ve bozgunculuğa tevessül etmeden doğruluğu, dürüstlüğü, emanet ehli olmayı hayatın şiarı bellemiş/örnek olmuşlar.

Sadece halkın değil düşmanın dahi iltifatını kazanmışlar; mal ve makam sevgisiyle hayat basamaklarını tırmanmayıp ilahi rızayı hedeflemişler.

Hepsi birer devlet başkanıyken sıradan insanlar gibi yaşamış, topluma üstün bir güven vermişler.

Halkın yöneticilerinden beklediği de bu değil mi?

Özellikle yalan ve iftirayı benimseyen siyasetçinin sevgisini Yüce Allah, halkın kalbine yerleştirmez.

Peki, bizim siyasetçiler neden yalan söyleme ihtiyacı hissediyorlar?

Yalansız bir siyaset, halkın yararına değil midir ki dürüst davranma ihtiyacı hissetmiyorlar?

Muhalefet başta olmak üzere devlet başkanı makamına oturmak üzere yalana sarılan her siyasetçi, yalan söyleye söyleye yalanı halkın nazarında meşrulaştırma propagandası yapmıyor mu?

Bakınız; birbirlerine iyiliği tavsiye ve kötülükten alıkoyma siyaseti gütmeyenler, birbirlerinin kuyusunu kazma yolunda adeta şeytanla işbirliği yaparcasına yol alıyorlar.

Siyaset bu değildir, siyaset yalan değildir, siyaset iftira değildir; siyaset kelime olarak eğitmek, düzene koymak demektir.

Toplumu fayda ve zarar konusunda iyi bir insan olmak için eğitmek yalanla, iftirayla olmaz.

Mevcut partiler içinde yalansız, iftirasız bir siyaseti icra edeceğinin güvenini uygulamalı veren Hür Dava Partisi bu yönüyle ağır saldırılara maruz kalıyor.

Şayet toplum bugün fertler bazında değerlerinden uzak; kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir siyasete maruz kalıyorsa halkı ifsat eden siyasileri seçmeyerek iyi bir çözüm getirebilir.

Bugün bu tercihi yapma günüdür: Ya yalanı, yalancıyı, iftirayı ve iftiracıyı seçeceğiz ya da örnekleri az da olsa “dürüst siyaset, gerçek adalet” için yola çıkanlara destek olacağız.

Seçim bize kalmış!..

Yazarın Diğer Yazıları