• DOLAR 32.638
  • EURO 34.781
  • ALTIN 2497.947
  • ...

Hemen her medeniyetin yerleşmiş ve kabul görmüş bir kültürü vardır. Her kültür sahibi, kendi yerleşik kültürüyle övünür ve sahip çıkarken, cumhuriyetten bu yana redd-i miras misali kültürümüzü inkâr dışında adeta savaş açtık. Öyle ki inancımız ve örfümüzle yoğrulan giyimimiz/kuşamımız bize eğreti durur oldu.

Hatırlıyorum da ilkokul folklor ekiplerimizde giyimimiz, annelerimiz ve babalarımızın giyimini andıran güzellikte iken, şimdi folklorik unsurun ötesinde asimileyi kabullenmiş bir yaklaşımımız var. Bize ait olan ne tür bir giyim varsa çıkarıp atmak, egemen batı kültürünün giyim kuşamını örnek alma kompleksi içindeyiz. Bunu özellikle eğitimli insanımızda yani eğitim alırken özünü, inancını ve örfünü dışlamış eğitimcilerimizde daha çok görüyoruz.

Biliyorsunuz ki, yıl sonu yaklaştığı için anaokullar dahil tüm okullarda mezuniyet baloları -veya daha hafif tabirle törenleri- düzenlenmeye başlandı. Doğrusu bu işin asıl faktörlerinin okul yönetimi olduğunu düşünmekle beraber velilerin de bunda az suçu yok hani!

Bu Müslüman halkın kadim bir geleneği ve kadim bir kültürü var. Bunu inkâr edecek derecede çocuklarımızı büyükler gibi giydirip batılı aktrisler gibi bu tür törenlere göndermek, aklı kârı değil.

Hani eğlenecekler ve bu bir defa olacak adı altındaki bahanelerle şahsiyetlerinde kendine yabancı olma gibi bir onulmaz yara açtığımızın farkında mıyız?

İlla birtakım törenler olacaksa Sinderella gibi giyindireceğimize, kendimiz gibi giyindirsek daha iyi olmaz mı?

Eğlencemizde Hacivat-Karagöz, Nasreddin Hoca, Keloğlan gibi kültürel motifler kompleks mi oluşturuyor?

Unuttuğumuz çocukluk ve gençlik oyunları yok mu acaba?

Bir anaokulu mezuniyet törenini izledim. Bayan öğretmenlerin hazırlattığı tören ve oyunlara bakan, bize ait yerli bir motif göremezdi. Sanki biz Avrupa ülkelerinden birinde yaşıyorduk. Özümüze yabancı olan karakterler ve eğlenme şekli, batıya özentinin itirafıdır. Kendine yabancı olmanın garabetidir.

Geçenlerde sosyal medyada profili açık bir bayan, ilkokula giden kızının mezuniyet töreni için okul tarafından ücret karşılığında verilen tören elbisesinin resmini göstermişti. Feryadü figan içinde haykırıyordu. Açık yerleri kapalı yerlerine nazaran daha çok olan bu elbiseyi kızına giydirmeyeceği gibi kızını törene de yollamayacağını söylüyordu. Destek verenler yoğunlukta olmasına karşın, bunu çok normal gören aileler de yok değildi.

Oğlumun sınıfı da iyi bir ücret karşılığında bir düğün salonu tutup mezuniyet töreni düzenleyeceklermiş. Whatsapp grubunda bunun zemini hazırlanırken ve özellikle anneler masraftan çekinmezken, sağ olsun okul müdürü geçim sıkıntılarının göze geldiği bu ortamda, bu gibi sınıf sınıf girişimlerdense okulun konumunun da uygun olması nedeniyle bahçede bir törenden yana görüş beyan etti. Katılanların isimleri istendi. Veliler suskun. Düğün salonunda yapılması teklifine ise tebrikler ve tekdirler yetişmiyordu. Anlayacağınız veliler de bu işte az suçlu değil.

Yarın çocuklarından şikâyet eden veliler ve öğretmenler önce onlar için neler yaptıklarına bakmalılar. Eğitim, evde başlar okulda devam eder.

Yabancılaşma okulda başlar, evde kalıcı olur.

Geçmişine yabancı olan nesillerin geleceği olmaz.

Yeni nesil için; öze dönüşü öğretmenler, özgün ve yerli bir eğitim sistemi ve aileler sağlayabilir.

İnancımız ve örfümüz gölgesinde…

Bize ait ve bizim olan bir yaklaşım ve özgünlükte…